“Orhun Kitabeleri” ya da “Orkun Yazıtları” adıyla bilinen eserlerin Türk kültürü için paha biçilmez bir kıymeti olduğu kesindir. Türk tarihi kadar, hatta belki ondan da öte, Türk dili için çok kıymetli bir kaynak özelliği taşıyan yazıtlar, yerli ve yabancı bilim insanları tarafından çözüldü, okundu ve Türkiye Türkçesi de dahil pek çok dile
Ötüken topraklarında oturup kervan gönderirsen hiç sıkıntın olmaz. Ötüken Dağları'nda oturursan sonsuza değin ülke sahibi olacaksın ve idare edeceksin.
Tarihi romanları vasıtasıyla Türk kimliğini yeniden inşa etmeyi başarmış bir yazar ve düşünür olan Atsız, ömrünü Türkçülük ülküsü yolunda yaptığı çalışmalara adamıştır. Bozkurtlar ile birlikte tüm romanlarını okuduğum bir yazar olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu fikrine yaşamı boyunca sarsılmaz bir imanla bağlı kalarak eserlerinde;
Bağımsız olan her devletin, varlığını sürdürdüğü bir coğrafi mekana sahip olması gerektiği herkesçe malumdur. Ancak eski Türk ilinde bu coğrafi mekan, yani ülke toprağı diğer çağdaşı devletlerde olduğu gibi hükümdarın serbestçe kullanabildiği bir arazi parçası değil, korumakla vazifeli olduğu ata yadigarıydı. Bu durum ve vatan sevgisi, Orhun Abidelerinde gayet açık bir şekilde anlatılmıştır. Aynca merkez Ötüken kutsal sayılmıştır (Iduk Ötüken). Aslında Orhun Kitabeleri (Türk milletinin acı tadı hatıralarının gelecek nesillerce unutulmaması için taşa yazdırılıp dikilmesi) ancak o toprakların ilelebed Türk vatanı olarak kalacağı düşüncesinin neticesiydi.
Türk Ansiklopedisi'ndeki Hüseyin Nihâl maddesi ile çeşitli dergi ve gazetelerde O'nu tanıtan yazılarda san'atkâr yönü üç beş cümle ile geçiştirilir. Şâirliğine otuz seneden fazla bir zaman önce İbnülemin Mahmut Kemâl İnal temas ettiği halde hiç bir tenkitçi ele almamıştır. Romanları da şiirinin uğradığı âkıbete uğramış Türkçülüğü
Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar, … Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün
Tanrı gibi Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı, sözüm: Babam Türk Bilge Kağanı … Sir, Dokuz Oğuz, İki Ediz çadırlı beyleri, milleti … Türk tanrısı … üzerinde kağan oturdum. Oturduğumda ölecek gibi düşünen Türk beyleri, milleti memnun olup sevinip, yere dikilmiş gözü yukarı baktı. Bu zamanda kendim oturup bunca ağır töreyi dört taraftaki … dim. Üstte
Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk. Milletin karnı tok idi. Düşmanımız çevremizde ocak gibi idi, biz ateş idik.
Böyle otururken Oğuz’dan casus geldi. Casusun sözü şöyle idi: Dokuz Oğuz boyu üzerine kağan oturmuş; Çin’e Kunı Sengün’ü göndermiş; Kıtay’a Tongra Esim’i göndermiş. Şu haberi göndermiş: Azıcık Türk (Köktürk) boyu var; fakat
Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağanladığı kağanı yitirüvermiş. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hatunluk kız evladın cariye oldu, Türk beyleri Türk adını bıraktı.
Türk hakanı Ötüken dağlarında oturur ise ülkede hiçbir sıkıntı olmaz. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim denize pek az kala durdum; güneyde Dokuz Ersin'e kadar ordu sevk ettim, Tibet'e pek az kala durdum; batıda İnci Irmağı (Seyhun) geçerek Demir Kapı'ya kadar ordu sevk ettim; kuzeyde Yir Bayırku topraklarına kadar ordu sevk ettim; bunca diyara kadar orduları yürüttüm ve anladım ki: Ötüken dağlarından daha iyi bir yer asla yok imiş.
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyi vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz
Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Buyruk beyleri, Otuz Tatar ……….. Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün