Üretilen bilgi her ne kadar nesnel olma iddiası taşısa da o dönemin kabul görmüş hiyerarşilerine dayanıyordu. Örneğin tropikal coğrafyalar hastalıkla, hercaîlikle, tembellikle ve şehvetle özdeşleştirildi. Çöller ise barbarlıkla, geri kalmışlıkla, Arap kültürüyle... Mekânı açıklamak için kullanılan kalıpları, Batı Avrupa kültürel normlarından ayrı düşünmek mümkün değil. O hâlde bakmak ve görmek, sadece optik bir mesele olamaz; mekâna yönelik eklektik sayılabilecek bir bilgi üretimi sürecinin parçasıdır. Seyyahların, coğrafyacıların, idarecilerin, misyonerlerin farklı yerleri tasvir ederken kullandıkları dil, siyasî bir ilişkinin uzantısıdır.