... göz, duyu organları içinde en belagatli, en anlamlı ve en etkin olanıdır. Göz ruhun sadık öncüsü ve güvenilir kılavuzudur. Ruhun öyle parlatılmış bir aynasıdır ki; gerçekleri onunla yansıtır, nitelikleri onunla birbirinden ayırt eder ve duyularla hissedilebilen şeyleri onunla kavrar.
Sayfa 82 - Kapı Yayınları
Abartısız ve görünene işaret eden tanımlar sade olmakla birlikte, en güçlü ve en etkileyici tanımlardır. Çünkü onlar satır aralarını değil satırlara yazılanı okurlar. Anlaşılmazlığ zemin arkasına saklanmak yerine anlaşılırlığın sadeliği ile yetinirler. Sadelik zordur çünkü ancak farkındalıkla sağlanır. Sade bir tanımla evlilik, birlikteliğin tek
Reklam
Öyle ki İvan İlyiç evliliğin, yaşamın hoş,tatlı,neşeli,üstelik toplumun her zaman onayladığı saygın yanlarını bozmadığını,aksine yaşamı daha da anlamlı kıldığını düşünmeye başlamıştı.Ne var ki karısının gebeliğinin ilk aylarından sonra hiç beklemediği,ayrıca etkisinden de kurtulamadığı yeni bir takım tatsız,ona ağır gelen,kaba şeyler çıkmıştı ortaya.
...zira hayatımda beni çevreleyen her şey öyle anlamlı şekilde gerçekleşiyordu ki büyük bir planın sürekli hayatımda kendisini hissettirdiğini fark ediyordum.
Özlem öyle bir şey ki, özlediğine vardıktan sonra bile devam ediyor. Biteceğini zannederken bir yenisini daha eklersin. İnsan özlem duyuyorsa, anlamlı bir hayat geride bırakmış demektir.
öyle bir hayat kurmalı ki her anı anlamlı olsun.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
25 ekim 1919da gazeteci ruşen eşrefe Mustafa Kemal'in dedikleridir.
O gün, önce Amasya pazarında düzenlenen ve davetli oldukları pehlivan güreşlerine giderler, daha sonra söyleşiyi sürdürürler. Pazar meydanında büyük bir kalabalık toplanmış, Mustafa Kemal'e sevgi gösterilerinde bulunmaktadır. Halkın gösterdiği içten coşku herkesi etkilemiştir. Önceki gece söylediklerini tamamlayan şu sözleri söyler: "Böyle bir milletten nasıl ayrılırsın! Bu, eski püskü giysiler içinde perişan durumda gördüğüm bu insanlar yok mu? Onlarda öyle bir cevher vardır ki, olmaz şey! Çanakkale'yi kurtaran bunlardır. Kafkas'ta, Galiçya'da şurda burda aslan gibi çarpışan, yoksunluklara aldırmayan bunlardır. Şimdi bu insanların toplumsal düzeyini yükseltmek, herhangi bir iktidar ve mevki hırsından daha anlamlı değil midir? .. Biz yenilgilerimizin bedelini şimdiye kadar çok ağır ödedik. Elimizden köyler, kentler değil, ülkeler alındı. Fakat, son lokmasını da ağızdan kapmak için bir milletin yaşamına kıymak, canice bir harekettir. Öldürülen bir adamın, kendisini son nefesine kadar cesaretle savunması doğal ve zorunludur. Bu sözlerim, savaşa girmek, savaş istemek anlamına gelmez. Aksine bizim, sürekli ve adil bir barışa ihtiyacımız var. Milletimiz bu güne kadar çok eziyet çekti, çok haksızlığa uğradı; barışı bu nedenle içtenlikle istemektedir. Ancak, tehlikenin boğaza sarıldığı yerde, mücadele kendiliğinden doğuyor. İzmir' de mücadeleyi kim açtı? Oraya haksızca hücum eden Yunanlıların zulmü değil midir? Yoksa durup dururken, uzun ve yıkıcı bir savaştan sonra yoksul düşmüş zavallı bir halk, neden silah patlatmak istesin? Canına kıyılmak istenen bir millet her şeyi göze alır..."
Sayfa 167Kitabı okudu
Fakat bu ülkede modernlik devlet eliyle yönlendirildiğinden ve çeşitli güç odakları modernlikten yana ağırlıklarını koymuş bir konumda durmuş göründüklerinden, kutsal olanla kutsal olmayan arasındaki egemenlik mücadelesi hâlihazırda bir kör dövüşü halinde sürmektedir. Böylece bu ülkede aşağıdaki Türkiye çeşitlemesinin var olduğunu
Sayfa 167Kitabı okudu
Açık olmak gerekirse, çivi yazısı konuşma dilini yeniden üretmek için icat edilmedi. Başlangıçta bu yazı dili, bilimsel olmayan düzenleme yapılarını kullanan tutarlı bir çizgisel ögeler sistemi aracılığıyla matematiksel hesaplamaları kayıt altına almak amacıyla kullanılmıştı. Kısa bir süre sonra, yerel konuşma diliyle bağlantılar kurdu ve fonetik ve dil bilgisi unsurları, sentaks ve benzerlerinin karşılıklarını vermeye başladı, fakat bağımsız statüsünü yitirmedi. Çivi yazısı araştırmacıları yazının hiçbir zaman tümüyle hecelerle ifade edilir bir hale gelmediğini, bu özelliğinin onun okunmasını daha kolaylaştırdığını ve sözlü öncülüne daha bağlı olduğunu belirtmeye devam ettiler. Jean Bottero'nun sözleriyle, çivi yazısı her zaman "ilkel ve kusurlu aşamasının izlerini" muhafaza etti. Öyle ki konuşmayı temsil etmek, onun amaçlarından birisi değildi. Yazı, kendi gerçekliğini konuşmadan bağımsız yarattı ve yalnızca okuyucuya kendisini gösterdi. Bu yaratıcılığın birçok yönü vardı. Babilli katipler, yalnızca yazılı olarak anlamlı hale gelen sözcükler oluşturmakla kalmamıştır, aynı zamanda nasıl yazılacaklarını dikkatle belirleyerek sözcüklerin anlamlarını açıklığa kavuşturmuş ve güçlendirmiştir.
Sayfa 133 - KetebeKitabı okudu
Bu, o aynı adamdı; fraklı, silindir şapkalı, hatta sırtında şimdi fark ettiği kısa pelerin olan adam. Uzun boyluydu, çok zayıftı. Kemikli bir yüzü, çukura kaçmış iri siyah gözleri vardı. Bu çok iri, belki de anlamlı siyah gözler yazık ki ona herhangi bir başkalık katmıyordu. Gene de adamın nereden geldiği bilinmeyen, anlaşılmayan tuhaf bir
Sayfa 12 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.