— Ankara’ya gidecektim, çok önemli bir iş için... Taksiye binip Şişhane’ye gittim ki, terminalden uçak bileti alayım. Terminalin kapısı kapalı, camında bir yazı: “Tamirat dolayısıyla kapalıdır. Biletlerinizi Aksaray’daki büromuzdan alabilirsiniz.” Yine bir taksiye bindim, haydi Aksaray... Ona sora buna sora, Aksaray’da Türk Havayollarının yerini
Sayfa 22 - Bu Memleket BatarKitabı okuyor
İşte şu yağmurlar, işte şu balkon, işte ben İşte şu begonya, işte yalnızlık İşte su damlacıkları, alnımda, kollarımda İşte yok oluşumdan doğan kent Hiçbir yere taşınıyorum, kendime sızıyorum yalnız Ben dediğim koskocaman bir oyuk Koltuğun üstünde, aynadaki yansıda Bir oyuk! sofada, mutfakta, yatağımda Yaşamayı tersinden kolluyorum sanki Yetişip
Reklam
Sofra kurulmuştu ben gittiğimde. Çocuklar evdeydi. Ayşe üniversite son sınıfta. Nasıl Nurten'e benziyor anlatamam. Aynısı. Sakin bir çocuk o da. Hiçbir aşırılığı olmadı Ömrü boyunca. Okula gitti, geldi. Ödevini yaptı, kitabını okudu, çağırdık yemeğe geldi, sofrayı topla kızım dedi annesi, kalktı sofrayı topladı. Babana çay koy, dedi, kalkıp çay koydu. Annesi ne söylerse onu yapıyor. Salih bitirdi üniversiteyi, yüksek lisans yapıyor şimdi. Ne olacak hiç bilmiyorum. Bekliyoruz bakalım. Evlenip gitseler de işimiz bitse bunlarla diyorum. Ben öyle babam gibi yemeğe gelin falan demeyeceğim hiç. Gelen gelir, gelmeyen kendi bilir. Özgür olsun çocuklar, canları nasıl istiyorsa öyle yaşasınlar. Birimizin kasveti hepimize bulaşıyor böyle. Neşe bulaşıcıdır falan diyorlar. Yalan. Neşe kolonya gibi bir şey. Dökünüyorsun, o an ferahlıyorsun. Sonra uçup gidiyor burnundan, elinden, üzerinden. Kasvet öyle değil ama, zamk gibi, bulaşıyor ve dokunan herkese yapışıyor.
Sinek, pire, tahtakurusu ve emsali haşerelerin babaları, dişilerini ve yavrularını beslerler mi? Bunlar öyle yerlere yumurtlarlar ki yavrular kabuklarından çıkar çıkmaz yiyeceklerini hazır bulurlar. Analarının ve babalarının yardımlarına muhtaç olmadan kendi kendilerine beslenirler. Çünkü insan çocuğu, bu nimetleri kendi kendine bulup yiyecek bir yaradılışta dünyaya gelmemektedir. İşte, tabiatın, dünyamızda yaşayanlar hakkında düşünmeyi unutması, şefkatsizliği, insafsızlığı buradan geliyor. Bu toprak anamız, yiyeceğimizi göğsünden bir emzikli gibi kolayca vermiyor. Toprağı eşiyoruz, tohumu atıyoruz, sonra suyun ve güneşin lütfunu bekliyoruz. Çok defa bu iki kuvvette bir denklik görülmüyor. Bazen birisi yakıyor, öteki çürütüyor. Hemen daima kıtlık yılları yaşıyoruz. Sonra hükümetler ağır vergilerle, tabiatın bize bezdirici alın terleriyle verdiği bu ürünlerin fiyatlarını yükseltiyorlar. Tabiatın bu insafsızlığına sonra insanlarınki de karışıyor. Ah, halbuki böyle yaşanmaz. Gıdamızı bir arı gibi istediğimiz güzel kokulu çiçeklerden serbest toplamalıyız.
Sayfa 119Kitabı okudu
Öyle sanıyorum ki bizler, çocuklarımızdan; onları elde edecekleri başarılar için çok çalışmalarını bekliyoruz. Bu uğurda da onlara sınırları gayet belirli olan açıklamalarda bulunmamız gerekiyor.
Sen
Kendimi çok seviyorum. Narsist bir bakış açısıyla değil. İnsan olduğum için seviyorum. Hatalarımla, eksikliklerimle, başardıklarım ve başaramadıklarımla seviyorum. Zaman zaman kızıyorum da, anlaşamadığımız noktalar var ama birlikte daha çok yolumuz var, uzlaşacağız. Gençlikte olur öyle şeyler, deyip geçiyorum. Kendime karşı gösterdiğim ciddi de
Reklam
Öyle bir şey ki ...
Kum saatinin içinde hapsolduk, kumlar üstümüze düşerken boğulacağımız günü bekliyoruz sanki...
"Neyi bekliyorsunuz?" "Sonumu," dedi. "Siz de biliyorsunuz, değil mi? Bu doğru, öyle değil mi? Hepimiz sonumuzu bekliyoruz."
Sayfa 102Kitabı okudu
~ ❝ -Neyi bekliyorsunuz? +Sonumu, -Siz de biliyorsunuz, değil mi? +Bu doğru, öyle değil mi? Hepimiz sonumuzu bekliyoruz. ❞ ~
Sayfa 102 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
Yol arkadaşıma, ''Neyi bekliyoruz?'' diye soruyorum. Bana öyle bir bakıyor ki yerin dibine geçiyorum. Burada yaşam işgalcinin keyfini beklemekle geçiyor, bunu hâlâ anlamadım mı?
Sayfa 203Kitabı okudu
Reklam
Siz de biliyorsunuz, değil mi? Bu doğru, öyle değil mi? Hepimiz sonumuzu bekliyoruz.
Sayfa 102Kitabı okudu
Tûr Sûresi, 52:29-43.
"Sen öğüt vermeye devam et. Rabbinin sana verdiği peygamberlik nimeti hakkı için, sen ne bir kâhinsin, ne de bir mecnun. • Yoksa onlar "O bir şâirdir, biz onun başına gelecek felâketi bekliyoruz" mu diyorlar? • Sen "Bekleyedurun," de. "Ben de sizinle beraber bekliyorum." • Onlar akıllarını kullanarak mı bunu söylüyorlar, yoksa onlar sırf bir azgınlar gürûhu mudur? • Yahut Kur'ân'ı kendisi mi uydurdu diyorlar? Doğrusu onların îmân etmeye niyetleri yoktur. • Eğer doğru söylüyorlarsa, Kur'ân'ın benzeri bir söz getirsinler. • Yoksa onlar bir yaratıcı olmaksızın mı yaratıldılar? Veya kendi kendilerini mi yaratıyorlar? • Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattı? Doğru onların düşünüp îmân etmeye niyetleri yoktur. • Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Veya kâinatın tedbir ve idaresini onlar mı ele geçirdi? • Yoksa göklere çıkıp da gök ehlinin haberlerini dinlemek için bir merdivenleri mi var? Öyle ise dinleyicileri, işittiklerine dair açık bir delil getirsin. • Yoksa kız çocukları Onun, erkek çocuklar da sizin mi? • Yoksa sen onlardan bir ücret istedin de onlar ağır bir borç altına mı girdiler? • Yoksa gaybın ilmi onların yanında da oradan mı alıp yazıyorlar? • Yoksa sana bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler tuzağa düşecek olanların tâ kendileridir. • Yoksa onların Allah'tan başka bir ilâhı mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir."
ATLANTİS VE LEMURYA
Tektonik Tabakalar, Atlantis, Zümrüt Kent Kim Olduğunuzu Biliyor musunuz ? D020903, Atlanta, GA. Soru: Bize, Atlantis Kıtası'ndan söz eder misiniz? Grup: Binlerce yıl boyunca, gezegeninizin tektonik tabakaları hareket ederken, bazı yerlerde kırılmalar ve yeniden birleşme­ ler meydana gelmişti. Yaşadığınız bölge tektonik bir tabaka­ nın
329 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.