Kâğıt toplarken, bunu bir iş gibi değil, bir ders gibi yapardım. Okulda göremediğim ilgiyi, kendi kendime yaşatıyordum sanınm. Bulduğum her şeyi okurdum. Lise öğrencisiydim. Babamın nerede olduğunu bilmiyorduk, bir akşam valizini alıp çekip gitmişti. Hâlâ da görmedim. Belki ölmüştür. Ölmediyse de kendi bilir, biz onu öyle bildik. Annem günlerce evden dışan çıkmadı. Kocası onu terk ettiği için kendinden utanıyordu. Onu teselli edebilecek, akıl verecek kimsemiz yoktu. Babamın gidişinden bir hafta sonra dolapta yiyecek hiçbir şey kalmadı. Hiçbirimiz ne yapacağız diye düşünmedik. Düşünmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorduk. Düşünmenin ne olduğunu bilsek babam da düşünürdü, ben olmazsam ne yapar arkamdakiler der, gitmezdi. Arkadakiler bilmiyorlardı demek ki. Düşünmenin sadece kendine yanmak olduğunu sanıyorlardı. Babam kendi hayatını kurtarmak için basıp gitmişti, annem de evde kendine yanıyordu. Çoluk çocuk hak getire. Abim benden iki yaş büyüktü. Lise sondaydı. Bir gün okuldan dönerken, “Kâğıt toplayalım lan, satarız, paramız olur” dedi. Bir arkadaşı yapıyormuş, ondan öğrenirmişiz. Yapalım, dedim. Başka yapacak bir şeyimiz kalmamıştı zaten. Okuldan çıkınca kâğıt toplamaya başladık. Topladığımız atık kâğıtları satıyor, eve alışveriş yapabilecek parayı kazanıyorduk.
Kitap Arkadaşı Arıyorum
Arkadaşlar merhaba. Hem kendimi, hemde karşı tarafı desteklemek amacıyla kitap arkadaşı arıyorum. Aynı kitabı okumamıza gerek yok. Önceden vardı mesela arkadaşım. O kişisel gelişim okurdu, ben de fantastik. Tarzlarımız tamamen farklıydı. Ama her Pazar akşam saat 9-10 arası online görüşüp kitabın konuları hakkında konuşurduk. İkimizde bilmediğimiz dünyaları açtık birbirimize. Yine öyle bir şey istiyorum açıkçası. İlgilenen olursa, yazabilir. Böylelikle hem okuma hedefimiz ilerler, hemde aynı hafta içinde iki farklı kitap konusuna sahip olmuş oluruz. ☺️🌼
Reklam
Gebermek ve ağlamak
Gebermek ve ağlamak Geberiyorum ağlıyorum kendimi parçalıyorum mümkün mertebe hissettiklerimi aktaracağım satırlara ve umarım beni tanıyan biri okumaz bu yazdıklarımı çünkü duygularımı tanıdığım kimsenin bilmesini istemem, neyse bana ne ya biliyorsa bilsin Allah’tan saklamadığımı ondan mı saklayacağım Gerçek duygular 18 nisan 2024 Bir garip
hançerinden yazları akıtan elmas, ince tozlarıyla bezer akşamı; bir yerde muttasıl kanar o güller; dağ dağ yarama basar akşamı… yaldızları dökülmüş bu ‘semâ’nın biri gelse de götürse şunu; işte eski kitap! eski püskü sararmış; hilmi, gel aç önüne çocukluğunu!.. çöktü akşam, üstümüze yıkıldı; vakittir, artık perdeyi indir! atılacak eşyayım, öyle yığıldım ve bildim ki insan hüzün içindir… Hilmi Yavuz
Hilmi Yavuz
Hilmi Yavuz
-Akşam Şiirleri-
Akşam şiirleri
Akşam şiirleri
Ahmet Hâşim’e
154 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Dil anlatım güzel yeni bir yazar oldukça farklı yaş aralığı olan bir çiftimiz var . Normalde buna gerçek hayatta oldukça sinir olsam bile kitaplarda pek takmam ama konu ve karakterlerin hali çok önemli tabi .Burada kadın karakter 23 yaşında bakire ve inanılmaz sıkıntılı halleri var aile yüzünden . Adam ona muhteşem bir kurtuluş oldu aşkı buldu evet ama bilmiyorum . Kızın daha sağlam olması ve öyle kararlar vermesini isterdim sanırım belli noktalarda adam yönlendirme yaptı gibi oldu . Isobel 23 yaşında ailesi beş kuşaktır falan hep doktor anne baba zaten al eline sopayı sabah akşam bir tur döv tipi ebeveynler . Kızın ablasının Bora Bora adalarında olacak düğünü için bir hafta öncesinden tüm iki tarafın ailesi birleşiyor . Isobel daha uçağından indiği gibi erkek tarafının babası Judah ile kim olduğunu bilmeden karşılaşıyor . Sonrasında ilk andan başlayan karşılıklı beğeni adamın büyük uğraşları ve düzgün yaklaşımı ile ilişkiye dönüyor . Kızın ailesi öğreniyor hafiften sıkıntılı anlar oluyor ama düzeliyor tabi . Bir sene sonraya ait bir son bölümde konmuş . Zaten kitap bir nevi Novella 168 sayfa kadar .
Out of Sight
Out of SightCleo White · IngramSpark · 01 okunma
''Akdamar Adası'na ithafen'' Ah Tamara! .. yorgun dalgaları en iyi sen bilirsin mehtapsız gecelerde usulca ağlayışları bir sen dinledin turnaların serenadını ayrılık akşamlarını kucakladığında bir sen emzirdin kucağında dolunayı.
Reklam
Sabah uzun, öğle daha uzun, akşam kısa, gece nihayetsizdir. Çocukluk kısa, gençlik daha kısa, yetişkinlik uzun, ihtiyarlık bir akşam saatidir.
Sayfa 196
Bir sahil kasabasına gidelim Küçük bi yer olsun Sahilde dolaşalım önce Öyle hiçbir kaygı gütmeden Akşam yemeğinde Baş başa bir yemek yiyelim Bi kaç kadehte patlatalım Umarsızca kimseyi düşünmeden Dökelim eteğimizdeki taşları Ağız dolusu küfredelim zincirlerimize Sen ve ben Zincirlerde boğulan yaşamı Tunebuni
DÜLGER BALIĞININ ÖLÜMÜ Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılmağa değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?.. Mümkün olsaydı da balolara canlı balık sırtlarının yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balıkçılar milyon, balıklar
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Reklam
"Bu akşam çoğunuz sosyalizmin imkansız olduğunu söylediniz. İzin verirseniz ben de size gerçekten kaçınılmaz olan şeyin sosyalizm olduğunu açıklamaya çalışacağım: Öyle bir zaman gelecek ki, yalnız siz küçük kapitalistlerin değil, büyük kapitalistlerin, hatta tröstlerin bile yeryüzündün silinmesi kaçınılmaz olacaktır. Evrim süresinin hiçbir zaman geriye işletilemeyeceğini aklınızdan çıkarmayın. Evrim sürekli olarak dağınıklılıktan birliğe, küçük birliklerden büyük birliklere, büyük tekellerden dev örgütlenmelere, oradan da en büyük örgütlenme olan sosyalizme doğru gelişir. Gelişmenin yönü bu doğrultudadır.
Sayfa 121
512 syf.
10/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Uzun zamandır kitaplığımda okunmayı bekleyen bir kitaptı ve sonunda okumaya karar verdim. Hani böyle bazı kitaplarınız vardır ama ya sonra başlarım, başka şeyler okurum bir ara onu da okurum diye düşünürsünüz ya, işte o kitaplar genelde en beğendiğiniz kitaplardan biri oluyor. Ben Ölmeden Önce de benim için öyle oldu. Sam liseye giden popüler sayılabilecek dört kişilik bir kız grubunun üyesidir. Bir akşam gittikleri parti sonrası arkadaşlarıyla arabayla kaza yaptığında yine aynı güne başlar ama her şeyi hatırlıyordur. Evet bu konu çok yeni bir konu değil ama işleniş açısından inanılmaz kaliteli. Herkese de hitap etmeyebilir, 470 sayfa civarı diye hatırlıyorum yani cümleler bol keseden ve hiçbir sayfa boş geçmiyor o yüzden kitap sizi ya şu sayfayı da geç ya da şu cümleleri de hızlıca oku geç gibi bir seçenek sunmuyor, anlamak için okumalısınız. Normalde kitabın beni sıkacağını düşünüyordum sonuç olarak aynı gün tekrar tekrar işleniyor ne kadar akıcı olabilir ama beni şaşırttı. Böyle kitapların da asıl vermek istediği mesajlar belli ama onun yanında kitaptaki tüm karakterleri sanki siz tanıyormuşsunuz gibi hissettirmesi, Sam’in hayatını ve yaşadıklarını sanki bir ekrandan izliyormuş hissi vermesini herkes başaramaz. Film sayesinde görmedim, filmi de izlemedim ama güzel olsa bile kesinlikle bu kitaba şans verilmeli.
Ben Ölmeden Önce
Ben Ölmeden ÖnceLauren Oliver · Artemis Yayınları · 2019173 okunma
1.Füsun’dan uzaksam,dünya,tıpkı parçaları karmakarışık olmuş bir bilmece gibi beni huzursuz ederdi.Füsun’u görünce,bilmecenin,her şeyin bir anda yerli yerine oturduğunu hisseder,dünyanın anlamlı ve güzel bir yer olduğunu hatırlayarak rahatlardım. 2. Akşam evlerine girip onunla göz göze geldiğimizde,her seferinde içimde bir zafer duygusu yükselirdi. Bütün umut ve gurur kırıcı belirtilere, her şeye rağmen o akşam da oraya gelebilmiş olmamın zaferiydi bu ve çoğu zaman bu mutluluğun ışığını, Füsun’un gözlerinde de görürdüm. Ya da öyle sanır,inadımın ve kararlılığımın onu etkilediğini hisseder,yaşadığım hayatın güzelliğine inanırdım.
Sayfa 298Kitabı okudu
Sıkıntılı bir zamanın içindeyiz, akrep ve yelkovan arasında gidip gelen uslanmaz bir yolcu ümitlerimiz. Gönül yorgunluğu hamalıyız bir aşağı bir yukarı sabah akşam durmayan. Kuşların kanatlanıp uçmasına bağlı ürkek adımlarımız. Bilirim zaman eski zaman değil, ne karanlıklar aydınlığa haberci ne de bu seferler zaferlere gebe. Ecdadımın bastığı şanlı topraklar; kan kusar,ser verir, sır verir oldu hakikatin iplerini kirli eller her kestiğinde. Yürekler kaybettiğinden beri merhameti, beşikler boşa sallanır oldu geceleri. Gözlere mil çekildi, yüreklere tesir etmiyor kelimeler. Belli, yoksa iki aylık bebek kucak yerine toprağa emanet edilir miydi, gencecik, ömrünün en tatlı baharında olan bacım karanlığın kollarında can çekişir miydi, el kadar çocuk kedisini tembihler miydi, yüzünde en acı tebessümle "Ölüm bu hayattan daha merhametli" sözleri bir çocuk tarafından söylenir miydi, bir Kutsal bu kadar çiğnenir miydi, cübbeli adamlar ellerinde ezberden kağıtlarla satır satır yükselir miydi? Ey camiye yönelen, ey secdeye eğilen sadece adın mı Müslüman? Vah ki gitti Selahaddinler! Vah ki gitti o toprağa basınca yeri göğü titreten önderler! Dedim ya bizim adımız müslüman, ben doğarken kimliğimde öyle yazıyordu. Bundandır ezberden konuşmalarımız, bundandır sözde mert, yürekte titriyor olmamız. Büşra Akbaş
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.