Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yaşanan her şey zamanla soluyordu. Öyle bir soluyordu ki belli belirsiz bir iz bırakıyordu arkasında. İnsan bu ize bakıyor ama yaşandığından emin olamıyordu.
Sayfa 42
288 syf.
4/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
Öncelikle kitap beklentilerimin altında bir kitaptı. İlber Hocamız' ın sürekli bir şeylerden şikayet ettiği bir kitap olmuş. Özellikle Türk milletinden aşırı şikayetçi bir insan. Sürekli eskileri övmüş. Kendisinin bir İtalya hayranı olduğunu bu kitapla öğrenmiş oldum . Yabancılara da aşırı bir hayranlığı var. Kitabı okurken bunaldım gerçekten. İlber Hoca kitapta dil öğrenme işinin çok önemli olduğunu sürekli vurgulamış. Yurtdışına mutlaka çıkılmasını tavsiye etmiş. Gezilecek yerler hakkında güzel bilgiler verilmiş.Lakin bu ekonomide gerçekten hayal bir şey benim için bu kitap. Yani realist olmak istersek kitap pratiğe tam dökülebilecek tarzda bir kitap olmamış. Teorik tarzda güzel diyebiliriz. Kendisi operaya, edebiyata, sanata, sinemaya, tarihe önem veren gerçekten önemli bir insan. Ömrüne çok şey sığdırmış gerçekten takdir edilesi. İnsanlar çoğu zaman fikirlerine saygı duymadığı için terk etmek zorunda kaldığı yerler olmuş. Bende olsam bende öyle yapardım. Akademik hayatı hakkında bir şey söyleyemem ama kişisel olarak gerçekten bir kibir içerisinde gibi gördüm. Yaşlılığında etkisiyle daha bariz görülüyor. Atatürk hakkındaki düşüncelerini de sevdim. Bazı görüşleri gerçekten dar perspektifte bakıyor. Örneğin: insan 15 yaşından sonra bir şeyi öğrense de tam anlamıyla öğrenemez diye bir düşüncesi var. İnsan her yaşta her şeyi öğrenebilir yeter ki istesin. Yaşa oranla biraz daha uzun sürede öğrenebilir lakin yine de öğrenir. O yüzden bu düşüncesine katılmıyorum. Peki kitabı beğendim mi? Maalesef pek memnun olamadım. Kendisi çok değerli bir insan ama kendisine bu kitabı yakıştıramadım maalesef.
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?İlber Ortaylı · Kronik Kitap · 202055bin okunma
Reklam
Onbirinci Bürhan (Onbirinci delil,hüccet)
Gel, ey arkadaş! Şimdi sana geçmiş olan on bürhan kuvvetinde kat'î bir bürhan daha göstereceğim. Gel, bir gemiye bineceğiz; şu uzakta bir cezire var, oraya gideceğiz. Çünkü bu tılsımlı âlemin anahtarları orada olacak. Hem herkes o cezireye bakıyor, oradan bir şeyler bekliyor, oradan emir alıyorlar. İşte bak, gidiyoruz. Şimdi şu cezireye
...Öyle bir bakıyor ki gözlerin, bahçelerim zemheri soğuğa ışıldıyorlar.
Yaşanan her şey zamanla soluyordu.Öyle bir soluyordu ki belli belirsiz bir iz bırakıyordu arkasında.İnsan bu ize bakıyor ama yaşandığından emin olamıyordu…
Sayfa 42 - Can YayınlarıKitabı okudu
AYKUT'UN BİR GÜNÜ
Çok arzulamak mı ki bilmiyorum, Ama çokça da aşığım bayağıdır sana. Kavuşmak mı hadi inşallah, Belki Mayıs'a belki de Haziran'a. Geç gelen dua mıdır? Olur da bir günahtan set çekilir. Bir tövbenin sihri var ya,
Reklam
Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni.
GÖLGELERİN İÇİNDEKİ SESSİZLİK
Burnundan soluyan Burcu o anda tek kelime etmeden polislere öfkeli bir yüz ifadeyle bakarken, ‘’Öyleyse artık gidebilir miyiz?’’ diye sordu. Berkant. ‘’Henüz değil.’’ dedi. Tüm ciddiyetiyle! Polis memuru Yavuz! ‘’Öncelikle polis arkadaşlarımızın kontrolünde hastaneye gideceksiniz ve bazı sağlık kontrollerinden geçirileceksiniz. Yarın öğleden sonra açıklanacak test sonuçlarına göre durumunuzu değerlendireceğiz.’’ diye devam etti. ‘‘Benim aklım başımda ve ben gayet sağlıklıyım. Dilediğiniz testi yaptırın umurumda değil.’’ dedi. Öfkeli sessiyle! Burcu. ‘’Burcu hanım, ben de öyle umuyorum. Bu arada test sonuçları açıklana kadar şehirden ayrılmak yok. Bu bir rica de-ğil, bilmem anlatabildim mi?’’ diye yanıtladı. Polis memuru. ‘’Evet memur bey, bu gayet açıklayıcı oldu.’’ dedi. Öfkeli tavrıyla! Berkant. Parıltılı, yaldızlı resmi üniformaları içindeki iki polis memuruyla birlikte hastanenin yolunu tuttular. Tam hastanenin kapısının içeresinden gireceklerdi ki o sırada Burcu, sağ tarafındaki polis memuruna dönerek şöyle dedi: ‘’Memur bey! Keşke yaldızlı resmi kıyafetlerle gelmeseydiniz. Bakın insanlar nasıl da bize bakıyor. Sanki suçluymuş gibi! Bütün gözler bizim üzerimizde!’’
Sarsıcı sorgu
192 syf.
8/10 puan verdi
Uzun zamandır bu tarz bilgi dolu, söylev tarzında bir kitap okumadığım için -
Seneca
Seneca
hariç- düşüncelerimi toparlamakta biraz zorlanıyorum açıkçası. Fakat böyle bir kitap ve böyle değerli bir çeviri bir incelemeyi hak ediyor bence, o yüzden bir not düşmeliyim buraya~ Öncelikle kitabın da adı olan "aptallık duvarı" ifadesini çok beğendim
Aptallık Duvarı
Aptallık DuvarıYoro Takesi · Denizler Kitabevi · 20214 okunma
Tam şuramda. Bir kan pıhtısı. Ayrılınca oluyor. Kavuşunca oluyor. Hevesle gidiyorum. İkinci cümlede bir boğuntu. Utanarak kalkıyorum. Ruhumda soğumuş bir zaman. Etimde bir pişmanlık. Şimdisiz öncesiz sonrasız. Yaşamak desem değil. Ölmek desem değil. Bir Araf. Tam şuramda... Herkes herkesi biliyor. Herkes dünyayı biliyor. Ben anlamıyorum.
Reklam
Hep Polina'nın yüzünden, bütün suç Polina'da! O olmasaydı yaramazlık yapmazdım belki. Kimbilir, belki de her şeyi (ne kadar aptalca da olsa) umutsuzluktan yapmışımdır. Fakat bir türlü anlamıyorum, Polina'da iyi olan ne var gerçekten anlamıyorum? Tamam güzel bir kız; yani güzel galiba. Başkalarının da aklını başından alıyor sonuçta. Uzun boylu, biçimli bir vücudu var. Yalnız incecik. Vücudu o kadar ince ki onu düğümleyebilir veya ikiye katlayabilir insan. Daracık, uzun bir ayak izi var; insana ıstırap veren bir ayak izi... Gerçekten öyle: Istırap verici. Saçlarının kızıla çalan bir tonu var. Gözleri gerçek bir kedinin gözleri, fakat öyle mağrur, öyle kibirli bakıyor ki.
Yaşanan her şey zamanla soluyordu. Öyle bir soluyordu ki belli belirsiz bir iz bırakıyordu arkasında. İnsan bu ize bakıyor ama yaşandığından emin olamıyordu.
karanfil
(16 Haziran 2004) Ayça okulunun kapısından koşarak çıkarken etrafına göz gezdirdi. Tanıdık hiçbir yüz görmemenin verdiği üzüntüyle omuzları çökmüştü. Bugün annesi de babası da onu okuldan almaya gelmemişlerdi. Bu çok sık yaşanan bir durum değildi. Sadece annesinin ve babasının işi olduğu zamanlar olan bir durumdu. Babası muhtemelen daha işten
yaşanan her şey zamanla soluyordu. öyle bir soluyordu ki belli belirsiz bir iz bırakıyordu arkasında. insan bu ize bakıyor ama yaşandığından emin olamıyordu. hayatın böyle bir özelliği vardı.
Yalnızlık öyle bir arzuyla bakıyor ki hayata Bütün ölü zamanlar bizimle konuşmaya başlıyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.