Gerçekten beğendiğim, zaman zaman gözlerimin dolduğu, zaman zaman da ağladığım duygu yüklü bir kitaptı. Zeynep'in tam anlamıyla umuda yolculuğuydu. Zeynep ile arkadaşı Aslı meşe ağacının gölgesinde sohbet ederken, Yunus ile arkadaşı ordan geçmişler ve yol sormuşlardı. Zeynep ilk görüşte vurulmuştu Yunus'a. Gel gör ki Yunus da öyle.. Zeynep Yunus bir daha burdan geçer umuduyla yaşıyordu ve nitekim de öyle olmuştu. Ama herşey istedikleri gibi olacak mıydı yoksa talihsizlikler pelerini bırakmayacak mıydı?
Devamını da siz okuyun derim....mendillerinizi de hazırlayın.
Bir romcom için sevdiğim tüm tuşlara basan bir kitap olacaktı ama olamadı. Önce iyi yanlarından bahsedeyim. Ana kadın karakterin hafif çılgın biraz ağzı bozuk olmasını severim. Ki Willa öyle bir karakter. Erkek ama karakterin sert bir duruşunun olması ki Cade’i ilk kitaptan biliyoruz. Bir de üstüne bekar baba. Oğlunu seviyor, ailesine düşkün,
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya.
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı' Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp
Gel, ey bir parça aklı başına gelen birader! Bütün on bir bürhan kuvvetinde bir bürhan daha göstereceğim. İşte bak, yukarıdan inen ve herkes ona hayretinden veya hürmetinden kemal-i dikkatle bakan, şu nurani fermana bak. O bin nişanlı zat, onun yanına durmuş, o fermanın mealini umuma beyan ediyor.
İşte şu fermanın üslupları öyle bir tarzda