“Farkında mısınız bilmem, kimse kendi acısını bile duymuyor artık. Kimse bir başkası için kederlenmiyor. Birbirine ihtiyacı olanlar özenle uzak duruyor birbirinden. Küçücük çocuklar bile yalnızlığın bilimini yapıyor. Dilinde bir özürle konuşur oldu insanlar. Kimse sevdiğine vakit ayırmıyor. İç çöküntünün boyutlarını görmek için kalabalık yerlere şöyle bir bakmak yeterli. Otobüs duraklarından cami avlularına, vitrinlerin önlerinden hastane kapılarına, birbirine sokulmuş eğreti çoğunluğun, dili ensesinden çekilmiş yüzleri, yaşamın mı ölümün mü resmidir sizce? İnsanlar yenilgisine direnecek yerde, dinsel bir tabu bir ayin gibi ondan bir lütuf, bir erdem umarak yücelik kazanmaya çalışıyorlar. Işıklı bir su gibi geçen kalmadı sokaklardan. Balkonlardan uzaklara bakan yok. Herkes türküsünü bir reklam filmiyle değişti. Şimdi insanların yerine paketlenmiş duyguları söyleyen hazır türkücüler var. Sevinci değişen insanın acısı da değişir elbet. Öyle genişledi ki değişimin sınırları, doğrunun belkemiği kalmadı. Korkunun ve kurnazlığın pervaneye dönderdiği insanlar, sonunda kendilerini aklayacak bir maymuncuk buldular. Hoşgörü ve yenilik... Böylece bir ülke, pisliğinin üstünde tertemiz görünecek bir olanak buldu kendine. Yağmur değişir mi? Altında ıslanana ve pencereden bakana bağlı belki ama bu rüzgârı kekeme, mavisi gördüğünden utanan gökte yağmurlar bile değişti.”
Öyle zaman olur ki bazen bir insan vücudu,yemeğe olan ihtiyacından da fazla mutluluğa gereksinim duyar. Mutluluk bir çok kederin,sıkıntının tedavi yoludur da zaten.Doktorlar hep tavsiye etmez mi kanser hastalarına mutlu, moralli olmayı.Sizce bu tavsiye bir takım boş sözlerden mi ibarettir? Elbette ki hayır,boş olsa idi hücrelere dâhi etkisi olmazdı.Boş olsaydı yaşamaya dair etkili denebilecek oranda umut kaynağı olmazdı. O halde mutlu olabilmeyi ve mutluluğu isteyebilmeyi hayatınızda bir hedef olarak edinin.