Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
MODERN HAYATIN GÖLGESİNDE KAYBOLUŞUMUZ Şehir hayatından sıkılıp köylerde yaşamak isteyen insan sayısı giderek artıyor. İnsan ilişkilerinin sığlığı, kalabalık içindeki yalnızlık duygusu, evcil bir hayvana dahi bakmanın zahmeti, yarım saatlik bir işiniz için bile tüm gününüzün trafikte geçmesi gibi bir çok negatif nedenler, gittikçe metropollerden
Reklam
Seviyorsun öyle mi? Ah! Tuhaf! Siz insan sever misiniz?
Sayfa 42 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Çıktım erik dalına…
Prof. Dr. Mehmet Çelik ... Yûnus Emre'nin; Çıktım erik dalına anda yedim üzümü Bostan ıssı geldi eydür uğruladun kozumu
İnanır mısınız, bazen öyle sıkıntılı, öyle bunaltıcı günlerim oluyor ki, gerçek bir hayatı yaşamaya gücümün yetmeyeceğini, gerçekleri kavramakta çok geri kaldığımı, duygularımın körleştiğini hissediyor, kendi kendime lanet ediyorum. Hayaller içinde geçirilen gecelerden sonra ayılmanın, gerçek dünyaya dönmenin ne kadar korkunç olduğunu bilemezsiniz.
"Yüzünde çiçek açtırmadığınız insanların en son mezarında da çiçek açtırmayın." Ben bunu yaşadım ve çokta sinir oldum. Yaşarken -kim olursa olsun- acısı ve yarası olduğunuz insanların mezarında size gözyaşı dökmek bile hak değil ki daha mezarına çiçek koymak? Hayırdır öldürdüğünüz mutluluklarını bir çiçekle mi kapatmaya çalışıyorsunuz?
Reklam
— Saklı bir hakikatin örtüsünü kaldıracağım gözlerinizin önünden... şimdi beni can kulağıyla dinleyin Albay! şu yaşadığımız dünyada aslolan tek hakikat nedir bilir misiniz? ben söyleyeyim: bu dünya var ya, paranoyak olmuş!... ya! bildiğin paranoyak! olmayan şeyleri var sanıyor, çizmiş işte kafayı! maalesef Albay, maalesef!... eh orduyu benden iyi bilirsiniz Albay, gezin bütün kışlaları teker teker, bir er bulamazsınız! niye, çünkü alayı general!... baştan sona arşınlayın demiryollarını, bir bekçi bulamazsınız! niye, çünkü alayı baş mühendis! alayı baş makasçı mühendis! alayı baş yüklükçü mühendis! — Öyle! öyle! aynen öyle! — Eh bakın tiyatroya... aynı bok tiyatroda, buyurun... bizim köylü güzeli, ömrü hayatı “yumurta tavuk”, bir gün atlar trene, gelir şehre, istikamet doğruca Elysee - des - Beaux - Arts pasajı, Brichantzky ’ den ayaküstü bir iki ders, oldu bitti tamam! şanmış, dansmış, diksiyonmuş, salla! koy götüne repertuarın!... abla bitirdi olayı!...
·
Puan vermedi
Esere dair daha önce olumlu, olumsuz birçok eleştiri aldım. Ama ben kimi eserlerin insan seçtiğine inananlardanım. Şimdi eser bitti ve kendi kendime kurduğum ilk cümle ne oldu biliyor musunuz: İyi ki şu anki hayatımı yaşıyorum... Evet bambaşka bir hayatım olabilirdi. Daha zengin olduğum, Daha popüler olduğum, Daha başarılı olduğum, Etrafımda daha
Gece Yarısı Kütüphanesi
Gece Yarısı KütüphanesiMatt Haig · Domingo Yayınevi · 202154,4bin okunma
"İyi misiniz?" "İyiyim iyiyim." Dışta, her şey olması gerektiği gibiyken, öyle görünürken, yani her şeyi bu hâle, bu görünüme getirebilmişken; içte, sarsıntılar, uğultular, yıprantı, karabasan, sarsılışlar. Sürgit çırpınış. Ama niye? Ömrün boyunca çırpındın. Bu satırları zorlukla yazıyorsun. Ruhun ağrıyor ve alev alev ruh ağrılarıyla kavruluyorsun. İçteki çağıltıyı niçin soruyorsun, içteki çağıltıyı kimseye soramazsın. Evet, içteki çağıltı.
Sayfa 379 - EverestKitabı okudu
216 syf.
10/10 puan verdi
Psikoterapi seansına hazır mısınız? "Çıkmam Lazım Hayat Kaçıyor " sıkıştığı yerde hareketsiz kalan, yaşam içindeki yolculuğunda yönünü, hedefini ve heyecanını kaybeden herkesi kendine getirecek oldukça başarılı kaleme alınmış,güldürürken düşündüren oldukça sıradışı bir kitap. Hayat çok hızlı bir biçimde akıp giderken duyguların 
Çıkmam Lazım Hayat Kaçıyor
Çıkmam Lazım Hayat KaçıyorBünyamin Kapıcıoğlu · Nemesis Kitap · 056 okunma
Reklam
Mister King: — Bulgarları Yunanlılara tercih etmez misiniz, diye sordu. Hiçbirini tercih etmiyorduk. Bu toplantı bittiği zaman, hepimiz nefes aldık. Süleyman Nazif Bey’in o vakur kafasıyla, harikulâde gözlerinin bakışını hiç unutmam. Benim elimi bir küçük çocuğu himaye eder gibi tutmuş: — Bize bugün analık et. Bizim için de tercümanlık yap, demişti. Onlar Doğu Anadolu’yu temsil ediyorlardı. Süleyman Nazif Bey konuştu. Şüphe götürmez bir Türk çocuğu olanlar, Doğu Anadolu’da Ermenistan istemiyorlardı. Heyetten birisi kıtalden bahsetti. Süleyman Nazif sinirlendi. Bu kıtalin nasıl iki taraflı olduğunu, Türkler kadar Ermenilerin de mesul olduğunu anlattı. Sözleri Wilson’un 27 Eylül 1918’de vermiş olduğu nutku hatırlatıyordu. — Tarafsız bir adalet, hiçbir tarafı ayırt etmemek lüzumunu taşır. O, öyle bir adalettir ki, mevki ve taraf tutmadan herkesin müsavi olan hakkını tanır. Bu mülâkat çok acı oldu. Muazzam bir masa etrafında oturan heyetle, sağ taraftaki siyahlar giyinmiş dört Türk vatandaşın facia ifade eden yüzleri hâlâ hafızamdadır. Ben, orada sadece bir tercüman değil, biraz da avukat vaziyetindeydim. Odadan çıktığımız zaman, Süleyman Nazif Bey’in yüzünün son derece sararmış olduğuna dikkat ettim. Kapıda birbirimizden ayrıldık. Son Telgraf’ta, 1924’te “Edib Kızı Halide” adlı makalesi ile bu günü hatırlatıyordu.
“Bay Jouvet, Tanrı’ya inanır mısınız?” “Tabiî.” “O zaman her şeye inanırsınız.” “Ne demek istediğinizi anlamadım.” “İşte bu yüzden bana da inanıyorsunuz. Anlamadığınız için.” “Hâlâ neden söz ettiğinizi anlamıyorum.” “Bakın, o kadar farklıyız ki, bir sabah başka bir gezegende uyansak ve oranın yerlileri bizi görse aynı türden olduğumuza bile inanmazlar. Siz insan olduğunuzu iddia ettikçe benim insan olmadığımı düşünürler. Ama inanın bana, öyle bir durumda size değil bana inanırlar. Çünkü hayatımı konuşarak ve ikna ederek kazanıyorum.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.