...kara sevda”ya tutulmuş olan erkek, aslında, hastalığının yabancılaşma olduğunu dile getirmeye çalışmaktadır. O, kendi benliğinin sihirli çemberinden kurtulup, başka bir kimseye yaklaşarak onunla birleşecek kadar sevmek yeteneğini hiçbir zaman kendinde bulamamıştı.
Öyleyse ne yaptı? Bir sevgi ve dostluk ilişkisi için duyduğu özlemin hepsini bir kadına aktardı, onunla birlikte olduğu zamanlar sevgiyi yaşadığını sandı; oysa gerçekte, sevgiyi değil, sevginin hayalini yaşıyordu. Öyle ki, bu tipler, tutku nesnelerini, sevgi, özlem, mutluluk ve hayat-doluluk gibi duygusal değerlerle donatıp yükledikçe, kendi yönlerinden yoksullaşırlar ve sevgililerinden ayrılınca da kendilerini boşlukta hissederler. Söz konusu erkek de, sevgi hayaline kapılmış, sevdiği kadını gerçekte kendisine bir aşk tanrıçası yapmış ve onunla birlikte olduğu zamanlar sevgiyi yaşadığını sanmıştır. Sevdiği kadında duygusal bir ilgi uyandırdığı halde, aslında, kendi duygusal sağırlığını, kapalılığını bir türlü yenememiştir. Sevgilisinden ayrılması, onun sandığı gibi, sevdiği bir kişiyi kaybetme değil fakat, kendi sevebilme gücünü yitirmedir.