Neden Türkçe öğrenmek istiyorsunuz?" diye soruyor Yunan kız bana, yüzünde şaşkınlık ve öfke bir arada. "Yunanların tarafını tutmalısınız. Türkçe öğrenmemelisiniz." Beyazıt Camii'nin yanı başındaki ulu çınarın altına kurulu küçük sarı masalarla iskemleler geliyor gözümün önüne, güvercinler, ağır ilerleyen, bitimsiz sohbetlerde başlarını ciddi ciddi sallayan, sarıkları sakalları kadar ak ihtiyarlar, sigarasını benimkinden yakmak için iznimi isteyen, sonra gülümseyerek kahve fincanının yanında duran bir bardak suyu gösteren, o inanılmayacak kadar ihtiyar, yıpranmış Şam ipeği sarılığında, kurumuş erik ağacı yamukluğundaki dilenci; sırtı öyle kamburdu ki, suyu uzattığımda içmek için yere çökmüştü; sonra bardağı yerine koyup teşekkür anlamında buruşuk elini sallarken ansızın asasına dayanan bir kral oluvermişti. O elin sallanışında, minarelerin yükselişini, müezzinin haykırışını, Jardin de Taxim'de sevinç çığlıkları atan Yunanların yanında beyaz yelekleriyle sessizce oturan iki zarif Türk'ün kayıtsız gözlerini anımsatan bir şey vardı. Türkçe öğrenmek için çok neden var.
KİTAP TAVSİYEM "YAZAN & 7" ALINTILAR Kendi tercihleri kendi yollarını döşer... Hiçbir Şey sabit değildir... Bir değil binden, sonsuzdan öte değil mi 'senden içre' olan cümlesi... Kendimle kalabalıklığım doğruydu doğru olmasına ancak, bunca kalabalıklığa rağmen yine de yalnızdım... Evrenlerin yapısında pek çok 7'li
Reklam
Kötü sözlerin ya da davranışların hiçbiri aslında kötü değildir, onları kötü yapan sizin onları nasıl anladığınız ve yargıladığınızdır. Yani kendinizi aslında kendi düşüncenizin sinirlendirdiğinin farkına varın. Düşüncelerinizin sizi alıp sürüklemesine izin vermeyin. Tepkilerinizi yavaşlatmayı ve geciktirmeyi bir kez öğrenirseniz bu alışkanlık haline gelir ve hep öyle yaparsınız. Huylar ve davranışlar yaptıklarımızla desteklenir. Daha önce hiç olmayan huylar ortaya çıkar, var olanlar güç kazanır, artar. İşte filozoflar zihnin hastalıklarının başlangıcı olarak bunları görürler. Diyelim ki bir şeyi çok arzuladınız ve onun peşinden gittiniz. Eğer kontrol altına almazsanız, artık bunun dönüşü yoktur. Tam tersi bir dahaki sefer öncesinden de daha çabuk alev alacaktır. Alışkanlık tekrarlandıkça zihin de nasırlaşır ve bu zihinsel hastalık hırsa dönüşür. Bir kez ateşlenen kişi sağlığına kavuştuğunda bile tedavisi tamamlanmamışsa artık aynı kişi değildir. İşte zihin hastalıkları için de aynı şey geçerlidir. Zihnin arkasında izler, iltihaplar kalır ve eğer tamamen silinmezlerse o iltihaplar uçuklara dönüşür. Eğer öfkeye alışmak istemiyorsanız, bu huyu körüklemeyin. Artmasına sebep olacak hiçbir şeyi yapmayın. Önce sessiz kalın ve sinirlenmediğiniz günleri sayın. ‘Eskiden her gün sinirlenirdim. Sonra iki günde bir oldu, sonra üç günde bir.’ Otuz gün geçtiğinde Tanrı’ya şükredin. Bedeninize yenik düştüyseniz bunu hemen bir yenilgi olarak da kabul etmeyin.”
"Berlin'de yalnızsın değil mi?" dedi. "Ne gibi?" "Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki..." "Anlıyorum, anlıyorum...tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..." "Ben de yalnızım..."dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "Boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."
Senin mahiyetine öyle manevî cihazat ve latifeler vermiş ki; bazıları dünyayı yutsa tok olmaz. Bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. Baş, bir batman taşı kaldırdığı halde; göz, bir saçı kaldıramadığı gibi; o latife, bir saç kadar bir sıkleti, yani gaflet ve dalaletten gelen küçük bir halete dayanamıyor. Hattâ bazan söner ve ölür. (Lem'alar 136.sh)
işyerinde gayriresmiliğin karanlık bir yönü vardır, yani otoriterliğin biraz sapkın bir nitelik kazanması gibi bir potansiyel vardır. Gayriresmilik ile iktidar öyle pek iyi anlaşamaz. Bu koşullarda, liderlerin özgürlüklerinin bedelini ödemekle kalmayız, onların elinde birer oyuncağa çevriliriz.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.