ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Kainatın gereksiz yere neden bu kadar büyük olduğunu bir kez daha merak ettim de soruverdim. "Demiştin ya Tahir Usta, hiç düşündüğüm olmuş mu 'Dünya üzerinde bugüne kadar yaşanmış tüm ömürleri art arda dizsek dahi, bırak ulaşmayı yanına bile yaklaşamayacağımız yıldızların orada öylece durmasının ne manası var,' diye. Az önce kafamı kaldırınca aklıma geliverdi. Sahiden neden var tüm bu yıldızlar? Geceleyin tepemize ışık zerrecikleri koymak için mi asılı duruyorlar..."
Reklam
göz yaşartıcı:)))
Garba Açılan PencereBiz artık buna alıştık; tanınmış bir gazeteci, bir yazar, bir politikacıyla, bir yönetmenle birlikte bir geziye çıkmışsa, uğradıkları yerlerde o politikacı, o yönetmen nutuk çekmişse, gezi dönüşünde yazar herkese şöyle der:– O nutku ben hazırlamıştım.Öyle nutuklar dinlemişizdir ki, sonradan söylenilenlere inanmak gerekirse, o
I: Hastane Bayram haftası biter bitmez hastalandım ve askeri hastanemize gönderildim. Hastane, kaleden yarım verst ötede, öbür binalardan ayrı, uzun, tek katlı, sarı boyalı bir yapıydı. Yazları onarılırken dehşetli sarı boya harcanırdı. Hastanenin kocaman avlusunda eklenti binalarla lojmanlar ve diğer hastane pavyonları bulunuyordu. Merkez
Gökte her gece bir öncekinin aynısıdır, belki biraz sağa kaymıştır ya da sola ama hemen hemen aynıdır. Fakat şimdi, yıldızlara ve karanlık gökyüzüne bakarken, bu ebediliği muazzam geniş, çok daha uzak ve çok daha güzel buluyordum. Kâinatın gereksiz yere neden bu kadar büyük olduğunu bir kez daha me- rak ettim de soruverdim. "Demiştin ya Tahir Usta, hiç düşündüğüm olmuş mu 'Dünya üzerinde bugüne kadar yaşanmış tüm ömürleri art arda dizsek dahi, bırak ulaşmayı yanına bile yaklaşamayacağımız yıldızların orada öylece durmasının ne manası var,' diye. Az önce kafamı kaldırınca yine aklıma geliverdi. Sahiden neden var tüm bu yıldızlar? Geceleyin tepemize ışık zerrecikleri koymak için mi asılı duruyorlar..."
BEŞ PORTAKAL ÇEKİRDEĞİ 82-90 yılları arası Sherlock Holmes vakalarıyla ilgili aldığım notlara bakınca, o denli çok sayıda garip ve ilginç olaylar olduğunu görüyorum ki aralarından birini seçmekte zorlanıyorum. Bazıları gazetelerde yayımlandı, bazıları ise hiç gün ışığı görmedi. Benim amacım da bu ikincileri anlatmak. Kimi vakalar, Holmes'un
Reklam
Canım torunum; büyürken, yanlışların yerine doğruları koymak istediğinde şunu anımsa: Yapılacak ilk devrim , insanın kendi içinde yapacağıdır , evet ilk ve en önemli devrim . İnsan kendi hakkında bir düşünceye sahip değilken bir düşünce uğruna savaşmak , yapılabilecek en tehlikeli şeylerden biridir. Yolunu yitirdiğin , şaşırdığını hissettiğin
Son zamanlarda, bir keresinde bay Puta’ya mektup yazma arzusuna kapıldım, para tırcıklamak için. Alcide mektubumu bir sonraki Papaoutah’la postalama görevini üstlenecekti. Alcide’in yazı çizi malzemesi küçük bir bisküvi kutusuna sığıyordu tıpkı Branledore’da gördüğümdekinden, tıpatıp aynısı. Tüm tezkere bırakmış çavuşlarda aynı alışkanlık vardı
Bir Aslanın Hayatından Pasajlar (Aslanlaşma)
-Herkes dikildi, On ayak parmağının ucunda, çılgınca bir hayretle. PİSKOPOS HALL, HİCİVLER Ben büyük bir adamım -daha doğrusu öyleydim-; ancak ne Junius'un yazarıyım, ne de maskeli adamım; çünkü benim adım, öyle inanıyorum ki, Robert Jones'tur ve Fum-Fudge şehrinde bir yerlerde doğdum. Yaşamımın ilk eylemi iki elimle birden burnumu
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık: “Üçü yirmi geçiyor” diyivermişim. Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda, geçen vapurlara bakıp zamanı
Reklam
Aslan Asker Şvayk
Kupa Meyhanesi’nde tek bir müşteri vardı: Devlet güvenlik örgütünde görevli sivil polis Bretschneider. Meyhaneci Palivets bardakları yıkıyor, Bretschneider de onu kapana kıstırmaya çalışıyordu, ama boşuna. Palivets, ağzı bozuğun tekiydi. “Göt”ten, “bok”tan, “sıçmak”tan başka laf bilmezdi. Ama aslında mürekkep yalamış adamdı; önüne
Sayfa 19 - 1.Aslan Asker Şvayk Dünya Savaşı’na burnunu sokuyor - Birinci Bölüm CEPHE GERİSİNDEKitabı okudu
Resim