Hak-ikat öyle bir şeydir ki havsalanın ötesinde ve düz mantığın fevkinde oluşuyla öznede ilkin korku yaratır, sonra bu korku ümitle dengelenir ve nihayet korku ve saygı karışımı bir duygu olan huşua evrilir, öylesine ki bu sürece sevgi alttan alta eşlik eder.
«Tanrım, işlerim ne ters gidiyordu! Sefaletim beni canımdan öyle bezdirmişti ki, artık bu hayatı savaşmaya değer görmüyordum. Bahtsızlık baskın çıkmış, fena yüklenmişti. Öylesine bitmiştim ki, şimdi eski halimin bir gölgesiydim ancak.»