Hayal kurmakla başım hiç hoş değildir. Gelecekten beklediği nelerse onları kafada keyfince şekillendirip sonra onlara uymayan durumlarla karşılaşınca hayalleri yıkılan kimselerden değilim. Güvendiğim dağlara kar yağmış falan değil. Derinden bir düşkırıklığı benimkisi. Geçen her gecenin leyle-i kadr, karşılaştığım her kişinin Hızır olmadığını anladığım zaman kırılıyorum. Böylece kırılan bir düş haline dönüştüğümü görüyorum. Evet, bizzat kendim bir düşkırıklığıyım, kırık bir rüyayım ben. Ve hepimiz öyleyiz.
Bu kitabı okurken sinir hücrelerim ve kafamın içindeki düşünceler zaman zaman hoplaya zıplaya halay çektiler :D
Tamamen tesadüf eseri karşılaştığım bu eser kafamın içinde türlü türlü düşüncelere kapılmama neden oldu.
Hem güldüren, güldürürken de acı gerçeklerle yüzleştiren eşi benzeri olmayan bir eser..
"ELINE
Sizin gibi aklı başında ve
Bu Tanrı ve Din hakkındaki aleyhte aforizma paylaşanların düşünce yapısını çok merak ediyorum. 1 2 tane dinsiz felsefeci bilim adamı bulup ''kaynaksız'' sözlere başvurup retorik ile fikir çürüteceklerini sanıyorlar sanırım. Bu yöntemin mantıksızlığını geçiyorum lakin eğer bu mantıkla yola çıkacaksak bir insanın teist olmamasına hayret ediyorum. Şöyle bir geçmişe baktığınızda Felsefede ve Bilimde teistler ezici çoğunluktadır. Örnek verelim Nobel Ödüllü bilim insanların %90'ı dindardır. (1) (2) (3) (4) Felsefenin başlangıcına gitsek Aristo, Platon, Sokrates, Çiçero, Seneca, Epiktetos, Heraklitos, Parmanidies, vb. filozoflarda Tanrı inancının yanında dini ritüellerde görülür (Kurban adama vb.) , Biraz daha yakın çağa gelseniz, Leibniz, Descartes, Bacon, Berkeley, Kant, Pascal, Kierkegaard, Locke, Newton, vb. Bunlar sadece en basit örnekler. Ben felsefe ve bilim tarihi literatürüne hakim olan biri olarak ''felsefeciler bilim adamları dinsizse,ateistse biz de öyleyiz'' anlayışında olan kafaya hayran kalıyorum, böyle düşünüp de dindar olmamaları hayret verici. Lakin böyle zavallı bir anlayışa sahip olunca ya bu insanların inançlarını inkar ediyorlar ya da onların felsefeciliğini, bilim adamlığını. Ne zavallıca ama :d
#198056032
İncelememe son paragrafla başlamak istiyorum. Gören körler miyiz acaba ? Bize verilen bir çok nimeti , bilerek , görerek , görmemeyi secenlerden miyiz ? Sanırım öyleyiz ... Herhangi bir duyu organımızı , hatta herhangi bir şeyimizi kaybedince , değerini anlayacak kadar da nankörüz sanırım ...
Kitap son zamanlarda okuduğum best kitaplardan biriydi. Ne okudum ben , ne okuyorum dedim çoğu kez. Allah'ım nasıl şeyler yaşıyorlar diyerek, bende psikolojik olarak yaşadım onlarla resmen. Ve anladım ki insan olmak hiç o kadar övüldüğü gibi güzel bir şey değil... Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım bile dedim vallahi :D bir ot olmak ister mi insan istedim kitabı okurken...
Hani çoğu kitapta insanoğlunun gaddar , düşüncesiz, hain , paylaşımsız , anlayışsız ve vahşi oluşuna dair dokundurmalar vardır ya , işte bu kitapta onları ince ince yaşıyorsunuz. Yani şahsen ben yaşadım. Nerede bir iğrençlik varsa orada insanın eli vardır. Düşene vurur , kalkanın elinden tutar gibi yapar...
Şahsi olarak kitabı okurken kendimi çok fazla tükenmiş hissetsem de , kitap gerçekten insan vasfının yaptığı , yapabileceği her şeyi tüm açıklığıyla anlatıyordu... O yüzden sevdim. Neden okuyorum bu kitabı derken , iyi ki okudum da dedim ...
Yazara teşekkürlerimi sunuyorum bu çok açık olan aydınlanmaya sebep olduğu için ... Kitaplarla kalın sevgili okuyucu arkadaşlarım... İnsanız noksanız hem de cokkkkk noksan ...
KörlükJosé Saramago · Can Yayınları · 2015103,4bin okunma
Sadece bilimkurgu türünde roman ve öyküler yayımlamak amacıyla yola çıkan Ve Yayınları‘nın (keşke hala yayın hayatına devam ediyor olsaydı) önemli bilimkurgu yazarlarını bir araya getirdiği derlemelerden ilki “Son Soru“. Yayınevi sözünü tutup ardından "
Kanatların Olmasın" adında bir öykü seçkisi daha yayımlıyor. Bu kitaplara ek olarak
“Bundan çok daha fazlasıyım ben, hepimiz öyleyiz. Senin yanılgın ve bütün bir analiz projesinin de yanılgısı, şimdiki zamanda, ille de geçmiş zamanda belirlenmiş olmayan gerçek bir ilişkinin yaşanmakta olduğunu unutmaktır; bu anda var olan bir ilişkidir bu, iki gönlün birbirine değmesiyle oluşan, uzak geçmişten ziyade geleceğin etkisini taşıyan - henüz gerçekleşmemiş olanın, bizi bekleyen kısmetimizin etkisini taşıyan bir ilişki. Dostluk ve yoldaşlıklarımızın, hayatın katı varoluşsal gerçeklerini birlikte göğüslemek ve o gerçeklerin içinde birlikte var olmak için birbirimize kenetlenmemizin etkisini. Ve bu tür bir ilişki -saf, benimsemeye dayalı, karşılıklı, eşit bir ilişki- ruhu kurtaran bir şeydir ve de şifa bulmak için elimizde tuttuğumuz en büyük kudrettir.”
“...Yani hâlâ kayıtsız şartsız benimseyen anneyi bulma peşinde bir yetişkinden başka hiçbirşey değilim ben, öyle mi? Palavra bu! Bundan çok daha fazlasıyım ben, hepimiz öyleyiz.”
…yani hala kayıtsız şartsız benimseyen anneyi bulma peşinde bir yetişkinden başka hiçbir şey değilim ben öyle mi? Palavra bu! Bundan çok daha fazlasıyım ben, hepimiz öyleyiz.