Oysa hata yapmak bir öğretmen olarak geliyor ve diyor ki sen burada bu şekilde davransın ve sonuçları bu oldu bundan sonra ne yapmalısın ne yapmamalisin nasıl stratejiler denemelisin kime ne şekilde guvenmelisin bunları bul :D
Oysa insanlar için yaşam ne güzeldir! Bilinçli olmakla öbür canlılardan ayrılan İnsanoğlunun bulanık akan selinden kapıp kurtaracağı o denli çok şey var ki!..
Noktaları sevmeyen bir yazardan bir hikaye, ne de tanıdık…
Müzeyyen: “Hikayeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, ruh eve sığmıyor... Herif kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor.”
Adam: “Fakat” diyor, “Fakat Müzeyyen bu derin bir tutku.”
.
.
İnsanlar sever, sevmek güzeldir denir, oysa
Aslında suçlar arasında ne kadar fark varsa onlara verilen cezalar arasında da o kadar fark olması gerekir.
Ama tutalım ki bu farkiann saglanması, dengenin oluşturulması olanaksızdır, bir ka reyi daireye çevir m enin olanaksız ol-dugu gibi çözülemeyecek bir sorundur bu, tutalım ki öyledir!
Peki, bu eşitsizligin var olmadıgını düşünelim, o zaman bir başka eşitsizlige bakınız, verilen son cezaların eşit sizligine . . . Mahkümlardan biri cezaevinde hastalanmıştır, mum gibi erimektedir; öteki ise cezaevine girmeden önce böylesine çılgın , neşeli bir arkadaş toplulugunun olabileceginden habersizdir, şimdi çok mutludur. Evet, cezaevine böylesi de geliyor. Işte size, söz gelimi, ögrenim görmüş, vicdan sahibi, aklı başında, iyi bir insan. Yürek acısı onun için her türlü cezanın üstündedir.
Çektigi acılar öldürür onu lşledigi suç için kendini en ürkü tücü bir yasadan daha acımasızca, insafsızca yargılar. Oysa onun hemen yanında bir başkası, işledigi cinayeti bir an aklına getirmeden dolaşır durur cezaevinin içinde. Kendini haklı bile görmektedir. Özgür yaşamlan Sibirya'daki kürek cezasından daha beter oldugu için bilerek suç işleyip buraya gelenler de vardır. Dışarıda çok küçültücü bir yaşam sürmüşlerdir, kalanları hiçbir zaman doymamıştır, sabahtan gece geç saatiere ka dar patranuna çalışmıştır; oysa cezaevinde çalışma çok daha kolaydır, istedigi kadar ekmek yer, hem o zamana kadar gör medigi kadar güzeldir ekmek. ..
İnsan büyüdükçe ve çok düşündükçe mutsuzlaşıyor. Daha fazlası şey öğrendikçe şaşırmaktan, hayret etmekten, hayal kurmaktan uzaklaşıyor. Gerçeğin sert ve soğuk duvarlarına çarpıyor. Oysa ki gerçek olan ne ise düşünmemeli, hayatın akışında süzülüp gitmeli.
Nazım’ın dediğimi gibi; “düşünmek güzeldir ama çok tehlikelidir.”
Tırtıl ile insan ne de çok benzer dostum. Bir tırtıl doğar daha larvadır. Ağlar zırlar ama yaşar, yaşar, karnı acıkır, kimse bakmaz ona. Ve kendi çaresine bakar, çalışır karnını doyurur büyür, ve büyür. Büyüdükçe hayatı sorgular ve dünyadan nefret eder nefretini öyle büyütür ki yaşamak istemiyordur uzaklaşmak ister. Kendine sadece kendi için olan dünyasını örer bu onun tabutu dur . Kozasına çekilir. On iki gün. Hayatının en uzun dönemini hayattan, dünyadan, ve kendinden uzaklaşır. Ve karnı acıkır kozayı kırar ve çıkar, biran olsa bile kendini özgür hisseder. Uçar ,uçar ve bir dala konar gün batımına karşı oturur, dünya değiştiğini düşünür, şimdi dünya güzeldir, umut doludur, kendini bu güzellikle sonsuza kadar yaşayacak gibi hisseder. Ama o da ne bu gün batımı onun son günüdür, oysa dünya aynı, nefret dolu, hayal kırıklıkları ile dolu bir oda. Değişen tek şey kendisi ve baktığı açıdır. Artık o kelebektir dostlarım bugün onun son günüdür güneş batar tek şey güneş değildir, bizim ve bizim tırtılın hayalleridir dostlar. Hayatı doyasıya yaşayın dostlar gün gelir son güneşi hayal kırıklığı ile batırmayalım.
Bir sergiyle geldi bahar
Ne don vurur, ne meyve verir
Öylece bir çiçek düşlemesi
Ne güzel bir oyundur canım
Taşlara bakan gözün çiçeği görmesi
Benim memleketimde bugün
Kırk elli bin liradır
Sevinmek gerekiyordu, oysa neşe yoktu ortada. Ama saatler de neşesiz çalışır, yağmur neşesiz yağar, bununla birlikte o ne dengedir... Tanrı'nın evreni ne kadar güzeldir, o evrende her şey nasıl adilce düzenlenmiştir!
İnsan büyüdükçe ve çok düşündükçe mutsuzlaşıyor.
Daha fazla çok şey öğrendikçe şaşırmaktan, hayret etmekten, hayal kurmaktan uzaklaşıyor. Gerçekliğin sert ve soğuk duvarlarına çarpıyor… Oysa ki gerçek olan ne ise düşünmemeli, hayatın akışında süzülüp gitmeli.
"düşünmek güzeldir ama çok tehlikelidir"
Yalnızca, ilerdeki bir hedef için yaşamak, sığ bir şeydir. Yaşamı dağın tepesi değil, eğimleri ayakta tutar. Her şeyin büyüdüğü yerdir burası.
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, Robert M. Pirsig
Sosyal medya paylaşımlarında denk geldiğim bir şaka var: Antik felsefe “Ben kimim?” sorusuyla başladı, insanların yaygın kişilik sorunu yaşadığı
''Yazdıkların şiir değilse kalsın”
…
“Aklınla yapayalnız baş başa
Nice alevli geceler geçtin”
…
“Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla”
Cahit Zarifoğlu
Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok
esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
İnsan büyüdükçe ve çok düşündükçe mutsuzlaşıyor
Daha fazla çok şey öğrendikçe şaşırmaktan,hayret etmekten,hayal kurmaktan uzaklaşıyor.
Gerçekliğin sert ve soğuk duvarlarına çarpıyor..
Oysa ki gerçek olan ne ise düşünmemeli
Hayatın akışına süzülüp gitmeli.
Nazım hikmet’in dediği gibi
Düşünmek güzeldir ama çok tehlikelidir..
Eski bir insan olmak istedim hep, istiyorum da hâlâ. Lakin böyle ingiliz eskisi değil, modern antika falan öyle de değil, bizatihi bizim eskimizden.
Eski bir insan işte.
Ne varsa eski, nesi varsa eski.
Ruhuyla, kıyafetiyle, inancıyla, teslimiyetiyle, sabrıyla, zerafetiyle, kelâmıyla, sükûtuyla eski bir insan.
Naftalin kokulu bir ömür geçirmek