Oyuncak kırılır, haydi, ya insan, Nasıl parçalanır, nasıl bölünür? Söylerler, mezara kulak dayasan; Bir daha ölmemek için ölünür. Çekilmez akılda bu kadar sancı; Akıl bir küçük diş, at, kurtulursun! Ölmemenin olsa gerek ilacı; Eski rafta ara, belki bulursun!..
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
248 syf.
8/10 puan verdi
Siyah İnci Bir Atın Gözünden Anlatılan Duygusal Hikaye
Atlı bir dostumuzun gözünden anlattığı, hem duygusal hem de öğretici bir hikaye. Siyah İnci, güzelliğiyle herkesi kendine hayran bırakan bir at. Fakat hayatı boyunca birçok zorlukla da karşılaşıyor. Bazen sevgi dolu sahiplerin yanında, bazen de zalim insanların elinde oyuncak oluyor. Siyah İnci'nin hikayesi bize hayvanlara nasıl davranmamız gerektiği konusunda önemli dersler veriyor. Onların da tıpkı insanlar gibi duyguları olduğunu ve sevgiye layık olduklarını hatırlatıyor. Aynı zamanda, dostluk, özgürlük ve umut gibi kavramlar üzerine de düşündürüyor. Kitap, akıcı ve yalın bir dille yazılmış, okurken hiç sıkılmıyorsunuz. Siyah İnci'nin betimlemeleri ve doğa tasvirleri de oldukça etkileyici.
Siyah İnci
Siyah İnciAnna Sewell · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20168,7bin okunma
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Hz. Âişe [radıyallahu anhâ] dedi ki: “Peygamber [sallallahu aleyhi ve sellem] (bir defasında) bir gazveden (yani cihaddan) gelmişti. Bu sırada odamın kapısına bir hırka asmıştım. Evin ortasında (veya duvarında), Ermeni yapımı bir perde/örtü vardı. Derken Peygamber [sallallahu aleyhi ve sellem] eve girdi. (Eve girdiğinde) o perdeyi/örtüyü görünce
Eski Rafta
Oyuncak kırılır, haydi, ya insan, Nasıl parçalanır nasıl bölünür? Söylerler, mezara kulak dayasan; Bir daha ölmemek için ölünür. Çekilmez akılda bu kadar sancı; Akıl bir küçük diş, at, kurtulursun! Ölmemenin olsa gerek ilacı; Eski rafta ara, belki bulursun!
Oyuncak kırılır, haydi, ya insan, Nasıl parçalanır, nasıl bölünür? Söylerler mezara kulak dayarsan; Bir daha ölmemek için ölünür. Çekilmez akılda bu kadar sancı; Akıl bir çürük diş, at, kurtulursun! Ölmemenin olsa gerek ilacı; Eski rafta ara, belki bulursun! (1972)
Sayfa 118
Reklam
Belki Bulursun
Oyuncak kırılır, haydi, ya insan, Nasıl parçalanır, nasıl bölünür? Söylerler, mezara kulak dayasan; Bir daha ölmemek için ölünür. Çekilmez akılda bu kadar sancı; Akıl bir küçük diş, at, kurtulursun! Ölmemenin olsa gerek ilacı; Eski rafta ara, belki bulursun! ..
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Yalnız bir opera
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş
Clayton'un suçu nedir, oyuncak gibi kullanıyorsunuz, alçaklar.
Gökyüzü masmaviydi. Tazecik ve serin sabah meltemi günü sonbaharın kokusuyla dolduruyordu. Whitney banyosunu yapmış, saçlarını yıkamış, ne giyece- ğine karar vermeye çalışıyordu. Paul bugün pikniğe giderken ona şüphesiz at arabasıyla eşlik etmek isteyecekti ama Whitney tıpkı eskiden yaptıkları gibi onunla yan yana at sürmek için can
Sayfa 183
Sertçe savuruyor ürküten rüzgâr Daha yeni soyunmuş eğilen kavakları Ve bacaların kara şeritleri, Aşağı dönüyor, havanın kamçıları Dövüyor onları Yırtık posterler titreşiyor Tramvay gümbürtüleri ve at nallarının tıkırtısı istasyona koşan memurlar Doğudaki damlara bakar titreyerek Kara kara düşünür her biri, "İşte kış geldi!
Sayfa 177
Reklam
Dada, sözlükte yer alan bir kelime ve anlamı da oldukça basit... Fransızcada "sallanan oyuncak at" anlamına geliyor. Almancada ise "hoşça kal", "sırtımdan in", "elbet bir gün görüşürüz"... Romancada " evet, gerçekten, haklısın, işte bu Tabii ki, evet, kesinlikle, doğru..." Vesaire vesaire.
Küçücük bir çocukken bize hikâyeler, masallar anlatırlardı. Biz onlarla büyüdük. Ekmek kadar, su kadar, oyuncak kadar zaruri bir ihtiyaç gibiydi bizim için o hikâyeler. Büyüdük, evlendik, çoluk çocuğa karıştık; kızlarıma, oğullarıma ben anlattım bu kez hikâyeleri, masalları. Siz de anlatıyor musunuz çocuklarınıza? Tamam, kitap okuyorsunuz, beraber kaliteli vakit -ne demekse- geçiriyorsunuz, bunlar Alın çocuğunuzu kucağınıza, anlatın. ayrı. "Anlamıyor Serdar Bey, daha küçücük." Olsun,anlatın. Siz anlamıyor zannediyorsunuz. Altı aylık bebeği al kucağına,başla anlatmaya, o anlar. Haydar-ı Kerrâr'ı(1) anlat ona. Hayber Kalesi'ni anlat ona. Battal Gazi'yi anlat ona. Dede Korkut'tan, Binbir Gece Masalları'ndan bahset. Daha olmadı, kapat gözlerini, bildiklerini harmanla, sen bir masal yaz. Anlat ama. İçinde bizim değerlerimiz, tasavvurumuz, güzelliklerimiz, muhabbetimiz olan şeyleri anlat, onun kalbinde bir yerlere ıilsımli bir tohum at. O tohum, çocuk büyüdüğü, yanlış bir iş yapacağı vakit onu ensesinden tutar, geri çeker. Der ki: "Sen bunu yapamazsın!" Niye? "Çünkü sen şunları dinleyen çocuksun." Güzel bir şey yapacağı vakit itekler onu, "Haydi yap bunu, yap, yap, yap!" Çocuk onu yapıverir. Niye yaptığını da bilmez. Ninesi bir masalanlatmıştır ona da ondandır. Anası bir güzel ilahi söylemiştir deondandır.
YALNIZ BİR OPERA ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Resim