Ey benito musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.Hem karadan, hem denizden ordular
Müjgan'dan
ÇOCUKTUM BEN Çocuktum ben, Elimden en sevdiğim oyuncak alınınca, Ya da düşüp dizlerim kanayınca Ya da acıkınca ağlardım... Çocuktum ben, Bilmezdim yalan nedir bilmezdim,
Reklam
İtalya ile birlikte bütün Avrupa'yı bir şiirle gömen Atsız Atam! Var ol!
DAVETİYE Ey Benito Mussolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duçe! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar... Bizim için savaş düğündür; Din Arab’ın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
Davetiye
Ey benito musolini! Ey gayet yüce, İtalyanlar başvekili muhterem Duce! Duydum ki, yelkenleri edip de fora Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora. Buyursunlar… Bizim için savaş düğündür; Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür. Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa Türk eri de öyle gider kanlı savaşa. Hem karadan, hem denizden ordular
Uslu çocuk
benden bir öykü... Portakal ağaçlarının çiçeklenen siluetini seçmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Ama normal. Kış günüydü. Yağmur şarıl şarıl yağmaktaydı. Kışın her zamankinden daha erken geldiğini söylemişti babam. Annen o kadar çok parfüm sıkıyor ki ozon tabakasının delinmemesi mucize olurdu, diye eklemişti. Bunu söylerken, sol
Yirmi yıl evvelinde uzun, ucu sivri sopalar erkek çocukların kılıcıydı. Tazecik mısırlar, minik kızların saçları renkli püsküllerden oluşan nazlı bebekleriydi. Ya karanlıkta loş ışıkla eğlendiğimiz gölge oyunları... O vakitler terlikle yapılan direksiyonlar, şimdinin para havuzu arabalarından eminim daha kıymetliydi. Kumdan yapılıp çiçeklerle süslenmiş şaşaalı pastaları da unutmayalım... Şimdi herhangi bir oyuncak mağazasında; pelerin hediyeli dev kılıçlar, her çeşit kıyafet ve aksesuarı bulunan ihtişamlı bebekler, uzaktan kumandalı marka arabalar, her şeyiyle hazır hâlde sunulmuş mumlu pastalar elinizin hemen altında. Elimizin altındakini küçücük ellere hemen bıraktığımız, hayal kurmayı unutturan bir devrin neferleri oluyoruz... Hayaller kurarak mütevazı nesnelerle kendimizin kahramanı oluveriyorken, dışarıda durmadan kahraman arayan çocuklar var yanı başımızda. Onlar hata yapmıyor; onlar bu devrin yerlileri, biz göçmenleriyiz. Göçtüğümüz zamana tattığımız mutluluğu taşıyamadık, aldığımız hazzın aynısını yaşatamıyoruz. O anların ilkel nesnelerini artık gözümüz görmüyor, umursamıyoruz bile. "Benim oyuncağım olmadı, çocuğumun olsun." hırsı sayesinde; o gün hayal kurarak elde ettiğimiz mutlulukla, çocuğumuza iki günde sıkılacağı hazır mutluluklar sunmak eşdeğer mi?.. Her şey bir yana, insanın insanı olabildiğince kıymetsizleştirip umursamadığı şu vakitte sopaya, mısıra, terliğe, kuma saçma pahalar biçiyorum sanırım...
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.