Anlamıyor musun? Yanlış düşünüyorsun.
Hiçbir ilişki sana istediğin her şeyi veremez. Verdikleri bellidir.
Bir insan istediğin her şeyi ortaya koyar,
( artık vücut kimyası mı olur, sohbeti mi, fikir uyumu mu, iyilik mi, sadakat mi, ne istersen )
ama bunlardan sadece üçünü alabilirsin. Üçten fazlası olmaz. Hadi çok şanslıysan dört.
Kalanını başka yerde ararsın.
Sana aradıklarının hepsini veren biri ancak filmlerde olur. Ama film değil bu.
Gerçek hayatta, ömrünün kalanını hangi üç özellikle geçirmek istediğini belirleyip bunları bir başkasında ararsın. Hayat budur işte.
Her şeyi bulacağım, bir ilişkide her istediğime sahip olacağım diye didinirsen elindekilerden de olursun.
O zaman bu sözlere inanmamıştı, çünkü her şeye birden sahip olabilecek gibiydi. İnsan yaşlandıkça, yattığı veya çıktığı kişilerde değer verdiği özelliklerin, ömür boyu birlikte yaşayacağı, talim edeceği özellikler olmadığını anlıyordu.
Kendisi için en önemli üç özelliği arıyor, gerçekçi olmayı öğreniyordu.
Artık lokantalarda, sokaklarda, partilerde çiftlere bakıp merak ediyordu:
Neden birliktesiniz?
Birbirinizde vazgeçilmez ne buldunuz?
İçinizde bir başkasının doldurması gereken hangi boşluk var?
Artık anlıyordu.
Fakat kaybetmeyi, kendini dünyadan koparmayı, inziva ve emniyet dünyasına çekilmeyi, kaçış ve keşif arzularını aynı anda tatmayı derinden, adeta hayvani bir dürtüyle sezinliyordu.
İşte benim dünyam, diyor içinden.
Kendini kapana kısılmış gibi hissediyor ama işgal ettiği küçücük yerde bile yolunu bulamazken, kapana kısılmak nasıl olacak?
Anladığını sandığını bile idrak edememişken, daha fazlasını nasıl umacak?
* Hanya Yanagıhara