Modern toplumumuzda özgürlüğünü kazanmak veya hayatını garantiye almak için değil de lüks ve özenti dolu bir hayat için çalıştıkları ortamlarda, insanların birbirlerinin üzerine basarak döndürdükleri iğrençlikler bilindik bir durumdur.
Özenti bir hayat yaşamayın ki kendi karakterinizi oluşturabilin.
Bir aynanın karşısına geçtiğimde, içimde bir duraklama oluyordu sanki; tüm kendiliğindelik sona ermiş, her el-kol devinimim bana yapmacık ya da özenti gibi görünüyordu
Yaşadığımı göremiyordum.
Mühendis olduğu halde, matematikten ve matematik düşünceden hoşlanmayan Dostoyevski’yse, benim inancım dua eden saf bir çocuğun inancına benzemez, diyor. O kadarcık da geri kalalım üstattan. Onun vardığı inanç, şiddetli denemelerden geçmiş. Belki ben de saflık taklidi yapıyorum kim bilir? Salinger diye bir yazar var; Zen ticareti yapıyor Amerika’da (geçimi bu yüzden). Salinger’e göre de İsa-Mesih, televizyon programını ön sıradan seyreden o şişman kadın işte. Özenti.
Sayfa 177 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
Onlar, özgürlükleri özenti, ihtiyaç ve olanaksızlıklar içinde iğdiş olmuş; yaşamın, aklına ve bedenine düğümler attığı yenikler, yanlışlar, uçurumda ıslık çalan külhan ve ezikleri toplumun...
" ...insanların laneti olan pişmanlıkların, küçüklüklerin, zalimliklerin hiçliği, bütün öteki bomboş, özenti hiçlikler... birbirlerinin eşi değil miydi zaten?"
Bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum düşüncelerinde. Fakir yaşantımıza katılmasını bir özenti sayıyordum. Anlaşılmadığını sanan bir budalaydı: tatlı bir budala. Bulanık hayaller peşinde koştu. Bir yerde bırakmalıydı bunları. Bakışlarımla o kadar uyarmaya çalıştım onu. Hafiftim, güzeldim, rüya gibiydim; bakmasını bilmedi. Gene yanlış bir ortama girmişsin Selim. Önüne gelen nimetleri değerlendirmesini bilmeyenlerin, seni, senden başka türlü bir insan yapmak isteyenlerin arasına düşmüşsün. Aldatıcı yumuşaklığınla boş yere ümitlendirmişsin onları. Aslında “Evdeki Yabancı” oyununu oynadın onlarla.
Sayfa 234 - İletişim Sinan Yayınları İkinci Bölüm
"Güzelle yapmacık, lüzumlu ile özenti birbirine sürtünerek yaşamakta idi."
Sayfa 78Kitabı okudu
Hâlbuki ben bu halde bile caizim onların hançerlerine
Bu halde bile boğulmadım boğdurulmadım
Eski tüfeklerden adım geçer de dönüp bakmazlarmış
Ateş olsun almazlarmış kırmızısı uçuvermiş dudaklarına
İstemedim tek buse ne nazda ne hazda gözüm var
Medrese cesetlerine nazır masallarda yıllar önce
Sene 99 ben İstanbul acemisi yıllar önce
İnmişim
Ömer yalnız bu akrabalarının, yalnız onların evinin değil bu şehrin de yamalı bir şey olduğunu düşündü. tabiatla teknik, yüz sene öncesiyle bugün burun buruna gidiyordu. Güzel ile yapmacık, lüzümlu ile özenti birbirine sürtünerek yaşamaktaydı
Özenti uygarlığımızla kibirli kavramlarımızı unutup vahşilerin bizden önce neler bildiğini hatirlasak hepimiz çok daha iyi durumda olurduk.
Sayfa 194 - Pegasus
Yaptığın konuşmaları birtakım kelimelerle, işaretlerle, şiir ve hareketlerle gösterişli bir duruma koymaya uğraşma, yapmacık davranışlarda bulunma. Zira Allah Teâlâ tekellüfe dalan ve beyhude hareketlerde bulunan kimseleri hiç sevmez. Haddinden fazla tekellüf ve özenti, kişinin iç âleminin viran, kalbinin gafletle dolu oluşuna delalet eder.
Sayfa 46
