Değişme ve geçişlerle tekrar tekrar meşgul olurken, bu çabamızın merkezinde kimlik meselesi vardır: kim olduğumuz, özerklik; özgürlük duygumuz ve anlamlandırmalarımız, hayatımıza atfettiğimiz derin amaç.
- Kürt sorunu Türkiye'nin de, dünyanın da belki en büyük sorunlarından biri. Çok yazdım. Savaş, çıkmaz yol. Bu savaşın sonu ne olursa olsun bölünme. Dilime pelesenk ettim, ama kime ne anlatabilirsin. Bir türlü Kürtlerin niçin bağımsızlık isteyeceklerini anlayamıyorum. Dünya bütünleşmeye, birleşmeye doğru giderken Kürtler niçin ayrılsın, bunu kimse anlatamıyor. Atatürk 1920'de ve 1923'te Kürtlere özerklik vermeyi önermedi mi, Kürtlere özerklik (Muhtariyet) verilmezse sonunun ülke için kötü olacağını söylemedi mi? Atatürk sağlığında bu isteklerini niçin gerçekleştirmedi diyeceksiniz, bu bir bilimsel araştırma sorunudur. Böyle can alıcı noktalarda Atatürk hep üstüne üstüne giderdi. Kim bilir karşısında nasıl güçler vardı da...
Sayfa 271 - Yapı Kredi Yayınları | 10. BaskıKitabı okudu
Reklam
... Batan güneşin memleketi bu. Özerklik güneşi güneydoğudan batıyor. Anavatanım, sen rahat uyu.
Sayfa 362 - Norgunk yayıncılıkKitabı okudu
Dengelenmiş Yaşam
§ Felsefeci Herb Shepherd, sağlıklı bir biçimde dengelenmiş Yaşamı dört değer çerçevesinde betimler: Bakış açısı (ruhsal), özerklik ( zihinsel), bağlılık (sosyal) ve nitelik (fiziksel)... §
Sayfa 387 - Varlık yayınlarıKitabı okudu
1921 ve 1924 anayasası hakkında,
1921 Anayasası'na hâkim olan temel ilkeler "halkçı", "antiemperyalist" ve "antikapitalist" düşüncelerdir. Yerel yönetime ağırlık ve öncelik verilmesinin arkasındaki temel neden, halkçılıktır. TBMM'deki genel hâkim görüş o güne kadar merkezden atanan memurların; vali, kaymakam ve nahiye müdürünün, halka zulüm yaptığıdır. Bu nedenle vilayetlerde "Vilayet Meclisi", nahiyelerde ise "Nahiye Meclisi" üyeleri halk tarafından seçilecektir. Böylece halk doğrudan doğruya kendi işini görecektir. Ancak vilayetler kendi başına devlet değildir. Vilayetler, kanunla tanınan muhtariyet (özerklik) ile mahalli işlere bakacaktır. 1921 Anayasası her vilayetteki yerel yönetimlere, belirli alanlarda muhtariyet tanımışsa da, bu yetkilerin fiilen uygulanması gerçekleşmemiştir. 1924 Anayasası ile de bu muhtariyet (özerklik) düşüncesi tamamen kaldırılacak, "üniter devlet" yapısına geçilecektir.
Sayfa 317 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Çocuğun neyi yapabileceği ya da yapamayacağı, her bir yaş dönemine göre değişir. Bu konuda ana-babanın sezgileri ve sağduyusu onlara yardımcı olur. Ne var ki, bazen bu sınırlar katı ve dar tutulur, çocuğun gelişimi kı sıtlanır. Çocukluklarında engellenmiş kişiler, ana-baba ol duklarında çocuklarının, vaktiyle kendilerine tanınmamış hak ve özgürlüklere sahip olmalarına karşı bilinçdışı bir kıskançlık duygusu geliştirebilirler. Çocuklarının özerklik istekleri, kendilerinin yaşam boyu bilinçdışında tutmaya çalıştıkları doyurulmamış isteklerini de kışkırtabilir. Bu isteklerin bilinç düzeyine ulaşma olasılığı ise kişide suç luluk duygusu yaratacağından, çoğu kez kendi ana-baba- larından gördükleri yöntemlerle çocuklarını engelleyerek ya da suçlayarak, kendi uğradıkları paniği denetim altın da tutmaya çalışırlar. Aslında tutuculuğun psikolojik yo rumu da budur. Tutucu kişi, yapmak istediği, ama yaparsa suçlanacağı davranışları başkalannda gördüğünde onları eleştirerek ya da engelleyerek kendi isteklerini ketlemeye çalışır.
Sayfa 40 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Reklam
...gelişmiş kişisel değer ve özerklik duygusu büyük ölçüde kibarlık, cömertlik, sosyal işbirliği ve karşılıklı yardımlaşma ruhu ile ilişkilidir.
Çocukluklarında engellenmiş kişiler, anne baba olduklarında çocuklarının, vaktiyle kendilerine tanınmamış hak ve özgürlüklere sahip olmalarına karşı bilinçdışı bir kıskançlık duygusu geliştirebilirler. Çocuklarının özerklik istekleri, kendilerinin yaşam boyu bilinç dışında tutmaya çalıştıkları doyurulmamış isteklerini de kışkırtabilir. Bu isteklerin bilinç düzeyine ulaşma olasılığı ise kişide suçluluk duygusu yaratacağından, çoğu kez kendi anne babalarından gördükleri yöntemlerle çocuklarını engelleyerek ya da suçlayarak, kendi uğradıkları paniği denetim altında tutmaya çalışırlar. Aslında tutuculuğun psikolojik yorumu da budur. Tutucu kişi, yapmak istediği ama yaparsa suçlanacağı davranışları başkalarında gördüğünde onları eleştirerek ya da engelleyerek kendi isteklerini ketlemeye çalışır.
"Kendine bir özerklik inşa etmek, özgün kimliği olan bir özne olarak kendini inşa etmektir.''
Eğer özerklik ihtiyacı uygun bir biçimde karşılanmamış bir insansanız ve buna bağlı olarak da kendinizi yetersiz ve hayatta kalmak için başkalarına "muhtaç" olarak görüyorsanız hayır sözcüğü sizin için çok korkutucu olabilir. En basit bir hayıy bile sizi yapayalnız bırakacakmış gibi gelir. Aslında ne istediğinizi, neye ihtiyaç duyduğunuzu bilmediğiniz bir durumdayken nasıl olacak da kendiniz için ayağa kalkacak ve hayır diyeceksiniz? Nasıl olacak da kendinizi koruyacak sınırlar koyacaksınız?
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
Küresel güç her şeyi ele geçirmiştir; özerklik ve savaşı, gizli arzu ve iradeleri, acı ve başkaldırıyı devasa bir simülasyon sürecine, herkesin utanmadan kendine düşen rolü oynamaktan başka bir şey yapmadığı muazzam bir reality-show'a dönüştürerek ele geçirmiştir.
Kişi herhangi bir şeyin güdüsünde olduğu müddetçe özerklik imkansızdır.
Şiddetin modern (?!) biçimleri...
... Klasik iktidarların doğrudan şiddetine karşı modern devletin Foucaultcu anlamda denetime (giderek gözetime) dayanan egemenlik anlayışı, uyguladığı dolaylı şiddetle, iktidar karşısındaki bireye Kanatçı anlamda bir "özerklik alanı" sunar ya da en azından bireyin kendisini ifade edebileceği bu tip bir yanılsama yaratır. Ama bu ifade etme, iktidar aygıtının belirlediği, itaatkârlaştırılmış ve disipline edilmiş bir özerkliğin sınırları içerisindedir. Aksi takdirde ortaya çıkacak olan rafine cezalandırma biçimleri ise, şiddetin modern biçimleridir (dışlama, korkutma, aşağılama, ötekileştirme, işsizleştirme, toplumdışı kılma, ayrıcalıklarını elinden alma...).
Sayfa 26 - Çıra Genç Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2019
Cavalı olmayan bazı Endonezyalılar daha fazla bölgesel özerklik ya da tam bölgesel bağımsızlık istedikleri için bölgesel ayaklanmalar görüldü.
Sayfa 207 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Maslow'a göre çağımızın nihai hastalığı değersizliktir. Oysa hayat uğruna çaba gösterecek bir değer, uğruna yola düşülecek bir menzil varsa anlamlıdır. Maslow'un 'Ortodoks 19 yüzyıl bilimi'nin değersizlik illetini azdırdığı fikrindedir . Onun alanını oluşturan şey yalnızca olgulardır. Değerler keyfi kabul edilir ve olgularla ilgili ilişkili olmadıkları varsayılır. Freudyen psikoanalize göre insan hayatının Yüce değerleri insan tabiatının daha aşağı arzularının kılık değiştirmiş versiyonlarından başka bir şey değildir . İnsanın temel ihtiyaçları maslow'un göre şöyle sıralanmaktadır: 1.Kendini gerçekleştirme 2. Saygı (başkalarına ve kendine değer verme) 3. Ait olma ve sevgi (yalnızca sevilme değil aynı zamanda sevme ihtiyacı) 4. Güvenlik (güvende olma ihtiyacı) 5. Fizyolojik ihtiyaçlar Marslow'un özel önem verdiği bir temel insan ihtiyacı kendini gerçekleştirme ihtiyacıdır. Bu bizim en yüksek ihtiyacımızdır. Kendini gerçekleştirme; sağlık peşinde koşma, kimlik ve özerklik arama ve kemale erme yönünde bir çaba dan ibarettir. Insan tabiatın üzerine dilediğini yazdığı bir beyaz sahiden değildir, o kendini gerçekleştirme ödevim de olan bir varlıktır. Kendini gerçekleştirme bu anlamda insanın kendisinde ki olumlu ve iyi cevheri harekete geçirmesi, onu gündelik hayatına hakim kılmasıdır. İnsan gündelik hayatında korkaklık yerine cesareti, hırsızlık yerine dürüstlüğü, kurulu düzenin sesi yerine vicdanının sesini dinlemeyi seçtiği her seferinde kendini gerçekleştirme yolunda bir adım atmış olur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.