Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlara cahil diyeceksiniz, başörtülü annelerimize, kardeşlerimize gerici diyeceksiniz. Yardım ettiğiniz insanlara hakaret, küfür edeceksiniz. İnsanları sırf aynı düşüncede değil diyerek yargılamakla tehdit edeceksiniz, sevgi pıtırcığı numarası yapacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti devletine özerklik getireceksiniz, silahsız insanlara ateş eden öldüren, sakat bırakanları serbest bırakacaksınız, ülkenin bekası olan savunma projelerini durduracaksınız, seccadeye ayakla basacaksınız, demokrasi naraları atacaksınız, Türkiye Cumhuriyeti temelini atan Mustafa Kemal Atatürk'ün demokrasi ilkesini görmezden gelip güya Atatürkçüyüz diyeceksiniz ve bizde sizinle olucaz. Öyle mi?
Reklam
Bugüne dair..
Aslında ilk başta bu yazıyı yazmak istememiştim, çünkü bu konuda çok yoğun olan fikirlerimi ve duygularımı toparlayıp anlatabileceğimi düşünmüyordum ama bugün gördüğüm bazı saçmalıklar beni kesinlikle yazmak için ikna etti. Hayal kuralım. Dünyanın birbirini yediği, karmaşık bir zamanın içine doğuyorsunuz. Savaş sizin ülkenize kadar dayanmış.
Tayyip Erdoğan “ister kabul edilsin, ister edilmesin” diyerek, kendi kendine rejimi değiştirip, kendi kendini başkan ilan edince… Van, Hakkari ve Şırnak şehirleri de “ister kabul edilsin, ister edilmesin” diyerek, kendi kendilerine rejimi değiştirip, özerklik ilan etti. Kastamonulular bizim başımız kel mi dedi, derebeylik ilan etti. Kütahya,
Erkan Baş'a karizması için oy verdim diyen bir tweet okudum az önce Gerçekten Erkan Baş'ın karizmasına oy verdiyseniz Benim karizmaya federasyon, özerklik falan vermeniz gerekiyor.
Boşanma, çeşitli aşamalar boyunca ilerleyen bir süreçtir. Kessler (1975) boşanmayı; hayal kırıklığı, erozyon, kopuş, fiziksel ayrılık, yas, ikinci ergenlik ve sıkı çalışma olmak üzere yedi aşama ile tarif etmiştir. Wiseman (1975) ise inkâr, depresyon, duygusal karmaşa, oryantasyon ve kabul olmak üzere beş aşamalı bir yas süreci olarak ele almıştır. Froiland ve Hozman (1977) de inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul olmak üzere beş aşamalı bir yas süreci tarif etmiştir. Kressel (1980); inkâr, yas, öfke ve yeniden uyum olmak üzere dört aşamalı bir model önermiştir. Ahrons (1980); stresin hissedildiği ve farkedildiği bireysel biliş aşaması, aile üyeleri arasında gerginliğin tırmandığı ailesel biliş aşaması, fiziksel ayrılığın yaşandığı sistemik ayrılık aşaması, yeni sınır ve kuralların oluştuğu sistemik yeniden organize olma aşaması olmak üzere dört aşamalı bir süreç ileri sürmüştür. Hackney ve Bernard (1990) ise sorunların farkına varma, sorunlara tepki verme, fanteziye kaçma, fiziksel ayrılık, ayrılığı kabullenme, hukuki boşanma, duygusal boşanma ve özerklik olmak üzere eşlerin farklı aşamalarda olup birbirini etkileyebildiği dyadik (ikili) bir süreç olarak açıklamıştır. Anderson ve Sabatelli (2000); eşlerden birinin boşanmaya karar verdiği “bireysel bilişsel farkındalık”, boşanma kararının eşler arasında konuşulduğu ve gözden geçirme ya da sonlandırma eylemine yöneldiği “ailenin üstbilişi (metacognition)” ve çekirdek ailenin çözülmesinin gerçekleştiği “sistemik ayrışma” olmak üzere üç aşama ileri sürmüştür.
Reklam
Haklı.
“Ülkede erkek kıtlığı var!” diyor kadın, “Hocam ortalıkta kız yok!” diyor erkek. İkisine de ayrı ayrı bakıyorsun, iyi insanlar. Yalnızlar. Şanslıysak “topu topu 3-5 kişiyiz” dediğimiz hayatlar yaşıyoruz. Sadece ücra köylerde değil, sonsuz seçenek sunar gibi görünen metropollerde de. Çünkü Türk insanında çok derin bir kopukluk, şüphecilik, kendine acıma, özerklik korkusu, değersizlik-yetersizlik algısı ya da mesnetsiz, şişmiş bir öz değer ve değersizleştirme refleksi var. Durum böyle değilmiş gibi davrandıkça da sürekli birbirimizi yaralıyoruz. -K. Psk. Şule Öncü
İçselleştirdiğim tüm hezeyanların dönüp bana çarpacağını, tastamam şirazemi kaydıracağını bilemezdim. Bazen bu düşünce içerisine kendimi istekli olarak sokmaya çalışırdım. Fakat hep nasihat boyutunda kalırdı. Sanırım musibete ihtiyacım vardı. Zira bin nasihata yeğdi. Olmazdı, başaramazdım. Ne zaman ki ayan beyan karşımda gördüm, ne zaman ki aynaya
BENIM ÜNİVERSİTELERIM - 2
Akademi bir bataklıktır. İçinde çırpındıkça daha çok battığınız, içinden çıkmak için bütün gemileri yakmanız gereken bir bataklık. Üniversite size iş öğretmez, kitap okumayı sevdirmez, sizi düşündürmez.. Üniversitenin amacı ve misyonu size yöntem öğretmektir. Öğretilen bu yöntemle kendi kendine bir düşünme karakteri yaratırsınız. Her derse giren neden 100 alamaz veyahut mühendislik bölümünden mezun olan her kişi neden mühendislik yapamaz sorusunun cevabı yöntemde gizlidir. Lakin bataklık artık yöntem işinden de elini ayağını çekti. Bataklık artık sadece cebini doldurmaya odaklanan "akademi"syenler ile dolu. Çoğu fikir tetikçiliği yapıyor günümüzde, özerklik statüsü ellerinden alınmış, sıkı denetimlere tabi tutulan insanlardan da başka bir şey beklemek zaten yanlış olur.
Öyle misiniz.
Bir Kuşağı Anlamak: Z Kuşağı(2000 Doğumlular) Kimdir? Bazı kaynaklarda 1996 -1997 yılı doğumluları kapsasa da, güncel kaynaklara göre 2000 yılından itibaren dünyaya gelmiş bireylerin oluşturduğu nesile Z kuşağı deniyor. Tamamıyla teknolojinin hakim olduğu bir çağda doğmuş olmaları sebebiyle teknolojiyle oldukça iç içe yaşayan bu jenerasyona,
286 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.