İhsan Süreyya Hocam'ın okuduğum ikinci kitabı idi. İlk okuduğum kitabı olan "Mekke Dönemi ve İşkence" kitabını çok severek okumuştum. Bu kitaba da başlarken böyle bir beklenti içerisindeydim ama ne yazık ki kitabı beğenemedim. Efendimiz (s.a.v.)'in hayatı sade ve hızlı bir şekilde anlatılmış.Daha önce siyer kitabı okuyanlar açısından farklı bir üslup olarak ve bilgilerin tekrarı bakımından güzel bir kitap ama hiç okumayanlar için özet anlatımından dolayı kapalı, yer yer keskin ve kafa karıştırıcak ifadeler var.
Unutamadığım çocukluk anılarımdan biridir, yıllarca çamur deryası olup hiç el atılmayan yollar bir devlet büyüğü ziyaret edeceği zaman hemen asfaltlanırdı. Özet şu: biz insana 'insan' olduğu için değil, gücü kadar değer veriyoruz.
Geniş sulardan ilk geldiğinde yalnızca küçük bir adamdı... küçücük. Büyük gemisinde uzun süre oturmaktan bacakları uyuşmuştu ve ona üzerinde ateş yakacak küçük bir toprak parçası vermemiz için bize yalvardı... Fakat beyaz adam Kızılderilinin ateşi önünde ısınıp, onun mısır lapasıyla karnını doyurduğunda çok büyüdü. Bir adımda dağları aşıyor, ayakları ovalarla vadileri kaplıyordu. Eli, doğudaki ve batıdaki denizi kavrıyor, başı da ayın üzerinde dinleniyordu. Daha sonra bizim Büyük Babamız oldu. Kırmızı çocuklarını seviyor, "Biraz ileriye gidin, yoksa üzerinize basarım." diyordu...