hiçbir yol O'ndan özgeye çıkmıyor aslında, "gönül tahtına O'ndan özge sultan" olmuyor.
Değil mi ki her şey O'ndan,
gidecek yer yok O'ndan başka. Gelinen yer yok O'ndan başka.
İnsan o ki, O'ndan başkasını sevemez sevginin mahiyeti icabı, O'ndan başkasını bilemez bilginin mahiyeti icabı.
Işık ki tek kaynaktan dağılır, ışığa yakın olan aydınlık, uzakta kalan karanlıktır. Her şeyin O'ndan olması, ve ışığın tek kaynaktan dağılıyor olması O'ndan başkasının bilinme ve sevilme ihtimalini tümden yok eder.
*****
Ne yanar kimse mana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapum bâd-ı sabâdan gayrı
(Gönlümdeki ateşten başka kimse bana yanmaz. Bahar rüzgârından başka kimse kapımı açmaz.)
*****
*****
Fâriğ etdi mihrün özge mehlikâlardan meni
Hirz imiş işkun senün sahlar belâlardan meni
(Senin aşkın başka ay yüzlü güzellerden elimi çektirdi.
Senin aşkın beni belâlardan saklayan bir muska imiş.)
*****
"Yorgun argın hastaneden çıkıp kendimi doğrudan eve attım. Salona girdiğimde "Hoş geldin kuzen." Benim kadar yorgun Alex kanepeden seslendi. "Hoş buldum" deyip bende kendimi kanepeye attım. Kafasını benden yana çevirip "Nasıl geçti günün?" Sorunca yemek öncesi sohbetimizi yapmaya başladık.
"Eee ne yaptın yenge meselesini?" Diye can alıcı soruyu pat diye sordu ve yüzünde aptal bir gülümseme belirdi. "Bir şey yapmadım ama yakında onu bulacağım. Hissedebiliyorum." Dedim kendimden emin bir şekilde.
Sırıtıp " Nasıl olacak o?" merakla sorduğunda "İzle ve gör." Bu seferde ben sırıttım. Bunun üzerine fazla irdelemedi ve başka bir konuya geçiş yaptı. Çünkü benim asla boş konuşmayacağımı gayet iyi biliyordu. Tek yapmam gereken birazcık beklemekti. Zaman her şeyi halledecekti."
Yıllar önceydi, yıllar yıllar önce,
Deniz kıyısındaki
O diyarda bir genç kız yaşıyordu
Bilirsiniz adını, ANNABEL LEE;
Düşünmezdi hiçbir şey benim olmaktan başka,
Sevmekten başka beni.
Ben çocuktum o çocuk o deniz ülkesinde
Sevdik birbirimizi
Aşktan büyük daha özge bir aşkla
Ben ve canım Annabel