"Denebilir ki; İslam özgürlük tohumlarını atmıştı tarihe. Ama ne yazık bu tohumların kök salacağı coğrafya pek verimsizdi."
Sayfa 161 - pdfKitabı okudu
"Vehhabiler, 18. yüzyılın ortalarından itibaren, tasavvuf gibi “bid’atler” sebebiyle Osmanlıları kâfir ilan etmekteydiler. Çünkü onlara göre tasavvuf şeriattan sapma anlamına geliyordu. 19. yüzyılda Osmanlılar çok daha rahatsız edici “bid’atler”in altına imza attılar – kadınlara daha fazla haklar, gayrimüslimlerle daha fazla temas ve köleliğe daha az hoşgörü gibi. Vehhabiler için bu reformların hepsi, lanetlenmesi gereken sapkınlıklardı."
Sayfa 171 - pdfKitabı okudu
Reklam
"Çöl Arapları gibi Türkler de, çorak bir bölgeden –bozkırdan– çıkmış göçebelerdi. Bu sebeple de yeni benimsedikleri dine taşıyabilecekleri incelikli bir kültürleri yoktu. Fakat İslam-öncesi tutuculuklarını ve kadercilik anlayışlarını İslam’a taşıyan çöl Araplarından farklı olarak, göçebe Türkler İslam şemsiyesi altında bir tür “yeniden doğuş” tecrübesi yaşadılar. Yeni dinlerine kendilerini tam olarak verip milli kimliklerini İslam içinde erittiler; öyle ki “Türk” kelimesi bile zamanla neredeyse “Müslüman” ile eşanlamlı hale geldi. Buna mukabil Araplar ve İranlılar, İslam-öncesi kültürlerini daha fazla yaşatmışlardır. Bu farklara işaret eden Bernard Lewis, “hiçbir halk, İslam’a sadakat konusunda gösterdikleri içtenlik ve ciddiyette Türklerle yarışamaz” yorumunda bulunur."
Sayfa 172 - pdfKitabı okudu
''Genç Osmanlılara göre, demokrasinin ve hürriyetin öncülleri İslam’ın özünde mevcuttu. Avrupa’nın başarısı bu fikirleri geliştirmekten kaynaklanırken, Müslüman dünya bunları önemsemeyerek geri kalmıştı.''
Sayfa 187 - pdfKitabı okudu
"Lewis’in tarif ettiği liberal akımın en iyi örneği, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Genç Osmanlılar idi. Bundan önceki bölümlerde gördüğümüz gibi, onlar hem liberal hem İslami bir ideoloji geliştirmişlerdi. Ama Genç Osmanlılardan yaklaşık otuz yıl sonra ortaya çıkan Jön Türkler arasında Lewis’in sözünü ettiği diğer eğilim baskın çıktı. Bu
Sayfa 226 - pdfKitabı okudu
"Kemalizm’in temel esprisi Lenin’in ünlü “proletarya diktatörlüğü”nü hatırlatır cinstendi aslında. Bolşevik lider, komünizmin nihai hedefi olarak özgürlük ve demokrasiyi vaat etmişti. Fakat ilk önce halkın din, gelenek ve kapitalizmin etkisiyle kapıldığı “yanlış bilinç”ten kurtarılması gerektiğini savundu. Dolayısıyla “hakiki devrimci sınıf bilinci”ne kavuşana kadar halka yol göstermek ve onları eğitmek için, Komünist Partisi’nde cisimleşmiş bulunan proletarya, ülke yönetimi sorumluluğunu üstlenmek zorundaydı. Aynen bunun gibi, Kemalizm de hakiki bir devrimci laik bilince kavuşuncaya kadar ulusa yol göstermek ve onları eğitmek durumundaydı."
Sayfa 229 - pdfKitabı okudu
Reklam
265 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.