Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Modern hayatın parçalı/parçalayıcı mantığı söz, kalp ve davranış arasına mesafe sokmuştur. Keza bu anlayış felsefeyi ameli hikmetten uzak salt nazarı spekülasyon düzeyine raptetmiştir, öylesine ki felsefe akademik bir ilginin konusundan ibaret hale gelmiştir artık..."
"Düşünmek" kendi içine düşmek demektir esasında. Kendi içine düşen orada kendi içselliğini keşfeder. Şüphe yok ki düşünme ile içsellik arasında bir mütekabiliyet var: içselliğimizi inkişaf ettirmenin yolu düşünmekten yani kendi içimize düşmekten geçiyor. Öte yandan, düşüncenin gelişip serpilmesi ancak zengin bir içselliğe istinaden mümkün olabiliyor..."
Reklam
"İnternette sörf yapıyor, fıldır fıldır dünyayı dolaşıyoruz, öte yandan yüzyüze ilişkiler ve bu ilişkilere içkin ünsiyet ve muhabbet çekiliyor yavaş yavaş hayatımızdan. Yanımızdaki yöremizdeki şahısla hemhâlliği unuttuk keza arşınlarken dünyayı sanal âlemde..."
"Ne garip ama! Bir zamanlar memnun ve mesut bir şekilde uçmak'ta yaşıyor, orada aşktan dolup taşıyorduk. Düş değildi bu, gerçeğin ta kendisiydi. Sonra her nasılsa düştük oradan. Düşüş o düşüş. Şimdi yeryüzünde düşünceli düşünceli dolaşıyor, dönüşün yolunu arıyoruz. Düşünme düşüş'ün sonucu, ama aynı zamanda ifadesi!"
"Bırak dünya orada kalsın. İşvesiyle, iğvasıyla. Bırak seni çağırsın gönül çelen kokularıyla, aşüfte gibi sokulmak için koynuna. Bırak onu işveyle debelensin orada! Dünya cam kadar yakın sana, yine de uzakta ama."
Heidegger'de varolmak (existieren), dünyada olmaktır zaten; oysa Levinas, "varoluşu üstlenmenin [henüz] dünyaya girmek olmadığı"nı söylemektedir.
Sayfa 86
Reklam
Her şeyin bu muhayyel yıkımından sonra, geriye şu veya bu şey değil ama Var olgusu kalır.
Sayfa 62
Beşeriz ve fakat insan olmakla insan kalmakla mükellefiz.İnsana sunulmuş teklif hakikatte ona özgür -özü gür- kılmaya müteveccih.Yük eğer onu layıkıyla omuzlayabilirsek bizi özgürleştirebilecek.Topraktan yapılmayız ve fakat başımız göğe yükseliyor. Omuzlarımıza yüklenen yük onu taşımaya liyakat kesb ettiğimiz ölçüde bize terfinin, göğe yükselmenin yani insan olmanın yolunu açıyor. Göğün çekimine uyup teklife muhatap özneler mi olacağız yoksa balçığa gerileyip beşerilik düzeyinde kalmayı seçerek özneleşme imkanını tepecek miyiz? Özkan Gözel
Sayfa 113Kitabı okudu
Göründüğü kadarıyla, tekno-bilim'in başlıca yan-ıl-gı'sı, tam da, (ilksel) doğ-a'ya -fıtrat a' kulak-vermek yerine, ona göz-dikip onu ele-geçirme, dolayısıyla ona uymak yerine onu kendine uydurma meyil ve iştihasında yatıyor. Doğrusu, bu durum, tekno-bilim'in karşısına-aldığı doğa'ya (nature) giderek “işletilebilir bir kaynak” (Bestand) olarak muamelede bulunması suretinde açığa çıkıyor.
Doğ(u)ruluk, fitri doğ-a'ya uy-ma'da, uy-ar-lanma'da, uy-gun düşmede ve uyumlu olmada yatar hakikatte. Doğ(u)ruluk, şu halde, fıtrat ile uyum'a yönser ve/veya işbu bu uyum'u varsayar. Başka bir ifadeyle, doğ(u)ruluk (ya da doğuru-oluş), fıtri-olan'a uygun düşmede ve de onunla uyum(luluğ)u gözetmede bulur temelini. Bizce, doğ(u)ruluk, ilksel anlamda, böyle bir şey olmalıdır. Doğ(u)ruluğun asıl miyarı, asli doğ-a olarak fıtrat'ta bulunur tam da. Fıtrat, varlığın asli ifadesi / yaratılmışlığın ilksel hali / hilkat'in asli ayarlarıdır. Bu bakımdan, varlığın sesine kulak-verme'den bizce öncelikle ve bilhassa anlaşılması gereken şey, fıtrat'ın sesine kulak-verme'dir ki bu da fıtrat'ı miyar olarak alma ve kendini buna göre ayarlama/uyarlama eğilim veya yönelimini ifade eder.
468 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.