Kitaba başlamadan önce tarihi bir metin veyahut bilgilendirici düz bir yazı olarak düşünmüştüm. Fakat fazlasıyla ters köşe yaptı. Her şeyini unutan bir insan öyküsüyle başladı. Doğal olarak beklentiniz kurgunun tek bir yönde ilerlemesi oluyor kii bir bakıyorsunuz kitap sizi oradan oraya sürüklemiş. Elinizden bırakamıyorsunuz. Bir bakmışsınız psikoloji, din, felsefe, hayattaki her şeyden bir parça var elinizdeki sayfalarda.. Adem isminden ilk bahsedişinde, Hz. Adem'in yaşantısı üzerine bir kurgu olduğunu varsaydım ve insanın anlam arayışı kapsamında ilerleyeceğini, sadece bu düzeyde olacağını sanarken, kitap bu noktada tekrar şaşırtmayı başardı. Kitabı yazan kişinin donanımını kitabı okurken anlayabiliyoruz. İnanın kitabı anlatmaya nereden başlasam bulmaya çalıştım ve sonucunda kitabın içeriğini yorumlayan bir inceleme yazmamaya karar verdim. Detaycı, merak uyandıran, kafa karıştırıp tekrar tekrar okuduğunuz ve anlayınca şaşıp kaldığınız, kendinizi gülerken bulduğunuz, kitaba insanmış gibi tepkiler verdiğiniz, ufkunuzu açan başınızı, döndüren, sürükleyici harika bir kitaptı. Bu kitapla, Güray Süngü beyefendi ile tanışmış oldum. Diğer kitaplarını da büyük bir merak, heyecan, coşkuyla okuyacağıma eminim...
Okudum efendim, epeyce ve bolca okudum. Ve okudukça gördüm ki, insan kendisinde gizliymiş. İnsanın sırrı kendiymiş. İnsanın en değerli hazinesi denizler aşıp kaf dağının ardına bile dolansa, kendi evinin bahçesinde gömülü; insanın cenneti kendi kalbine doğrulttuğu gözlerindeymiş. Kendime gelmek için gittiğim yollardan, kendime gitmek için evine gelen bir adam olduğumu anlamam da bu vesile ile gerçekleşti. Eve dön, şarkıya dön, gerçek denene sırt dön, dedim kendime. Hakikat kalbinde kaimmiş. Git ama muhakkak kalbine dön.
Derviş olunca dikeni gül bellemezmiş insan, onu anladım mı diyeyim bunca yıl, bunca yol sonra. İnsan asıl dikeni gül belleyince derviş olurmuş. Bunca yıl, bunca yol hep bunun içinmiş.