ÖZNE VE SÖYLEM / Mukadder Yakupoğlu
"Uçup giden varoluşumuzu çaresizlik ve umutsuzlukla terk ederken belle­ğimiz bir ben'in var olduğu varsayımıyla bir ilişkiler ağı kurar. Var olmakla bellek arasında geçişi sağlayan bu ben, varoluşun dinamizmine çoğu zaman ayak uyduramaz. Böylece varoluş belleğin dışında devinir. Bu varoluşun içinde bir ben arandığında yani içe dalındığında ne olur? Bu serüveni en yoğun ve en uzun bir zaman diliminde yaşayan Henri-Frederic Amiel şöyle yazıyor: "Varoluşu, ölümden sonrası, öte taraf gibi ele alabilirim, kendimi dirilmiş biri gibi hissedebilirim; her şey bana yabancı; bedenimin ve bireyselliğimin dışında olabilirim, ben kişilik dışı­yım, ayrılmışım, uçmuşum. Bilincim bir Budist' in, bir Sufı'nin, bir Brahman'ın bilinci olabilir: Tek bir biçim bana pek uygun gelmiyor." (8 Temmuz 1 880). Amiel yaşamının büyük bir bölümünde (35 yıl boyunca) hiç aksatmadan günlük tutarak kendi ben'ini aramış ve bu ben yerine varoluşun devinimi ile karşılaşmıştır. "
• ÖZNE VE SÖYLEM / Mukadder Yakupoğlu
Varoluşumuza trajik açidan baktığımız zaman, söylemin bizi belirleyiciliğinden kurtuluruz. Özellikle çağımızda egemen söylem olan kapitalist-teknolojik söylem karşısında birey yoktur ve yalnızca yığın-insan vardır. Bireysel özgünlüğümüzü ve özgürlüğümüzü korumaya kalktığı­mızda, büyük bir imha makinesiyle karşılaşırız. Hayır, hayır sana