Mihraba adım atmadan önce, ayakkabılarını çıkarmalısın, yalnız ayakkabılarını değil, her şeyini de; yolculuk için giydiğin elbiseleri soyunacak, yanına aldığın yükü bırakacaksın; sonra çıplaklığını çıkarmalısın, çıplaklığının altındaki her şeyi, çıplaklığının altında gizli her şeyi çıkarmalısın, sonra özü, özün özünü, sonra geri kalanı ve sonra artıkları ve sonra ölümsüz ateşin pırıltısını da çıkarmalısın. Yalnızca ateşin kendisi mihrap tarafından özümsenir, ateş de kendini onun tarafından özümsenmeye bırakır; ne ateş ne mihrap birbirine karşı durabilir.
Plotinos'un ana tezi olarak ortaya şu çık­maktadır:
Var olan tek şey, biricik şey Tanrı'dır. Geri kalan her şey Tanrı'nın taşmasından -Müslüman filozoflarının ileride kullanacakları terimle 'sü­dur'undan, 'feyz'inden- başka bir şey değildir. Tanrı'nın kendisi her türlü varlığın, özün, akılsallığın üzerindedir. Dolayısıyla onun hakkında özel, tikel varlıklara özgü özel, tikel nitelikler bir yana varlık, gerçeklik, doğruluk, gü­zellik gibi en yüksek anlamda genel, olumlu sıfatlar bile kullanılamaz (Ancak istim filozofları bu sıfatiarın kullanılmasına izin verirler). Plotinos bu son sı­fatların kullanılmasına ancak Nous düzeyinde izin verir; ama bu öte yandan Bir'in veya Tanrı'nın bu olumlu niteliklerden, mükemmellik sıfatlarından yoksun olduğu anlamına da gelmez, tersine var olan her şeyin en genel imka­nı, bütün var olan şeylerin ana kaynağı olması bakımından Tanrı her türlü mükemmelliğe sahiptir.
Sayfa 77 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Feurbach üzerine tezlerin tamamı
Karl Marx [Feuerbach Üzerine Tezler[1]] 1. ad Feuerbach 1 Bundan önceki tüm materyalizmin (Feuerbach'ın ki de dahil olmak üzere) başlıca kusuru; nesnenin, gerçekliğin, duyumsallığın duyusal insan etkinliği, pratik olarak, öznel olarak değil, yalnızca nesne ya da sezgi [Anschauung1] biçiminde kavranmasıdır. Bu yüzden, etkin yan,
Sayfa 15 - Kor Kitap
- Yeryüzünde olan herşey, fenâ bulacak; celal ve ikram sahibi olan Rabbın yüzü kalacak." (55/26) Meâline gelen bu âyet-i kerimelere göre, bu gün, peşinen ölmek gerek. Bu ölüm, irade ile olmalıdır. Bu ölüm hali, kimde meydana gelirse.. Hak'tan gayrı cümle eşyanın helâkini görür ve kendisi de yok olur. Bu yokluk, tam bir yokluktur. Fena fillah makamıdır. Orada Hakkın cemâlinden başka bir şey kalmaz.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
''Yazdıkların şiir değilse kalsın” … “Aklınla yapayalnız baş başa Nice alevli geceler geçtin” … “Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla” Cahit Zarifoğlu Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Şiirler
ŞiirlerCahit Zarifoğlu · Beyan Yayınları · 20213,974 okunma
Zerdüşt: Onun gözünde insan biçimlenmemiş . Özün kendisidir.heykeltraşını bekleyen çirkin bir taştır.
Sayfa 96 - Erasmus yayınlarıKitabı okudu
Reklam
El yazım, geleceğin bir okuru tarafından çözümlenmek için fazlasıyla sinirli. Belki bu günce ölümümden çok yıllar sonra gün ışığına çıkacak ve o zaman da bizim dilimiz kim bilir hangi değişimlere uğramış olacak; sıkça kullandığım sözcükler ve cümle yapıları köhnemiş, anlamları kaymış olacak. Gene de güncemi bulacak kişinin bana göre üstünlüğü olacak: Yazılı bir dilden sözlük ve dilbilgisi üretmek, cümleleri tekilleştirmek, uyarlamak ya da başka dile çevirmek her zaman olasıdır; oysa ben, gün içinde karşıma çıkan olayların birbirlerini izleyişinde dünyanın benden yana niyetlerini çözmeye çalışıyorum ve nesnelerde gizlenen karanlık imaların ağırlığını sözcüklere dökecek bir sözlük olmadığını bilerek el yordamıyla ilerliyorum. Havada süzülen bu önsezilerin ve kuşkuların beni okuyacak kişi tarafından yazdıklarımı anlama konusunda rastlantısal bir engel olarak değil, özün bizzat kendisi olarak algılanmasını isterim; düşüncelerimin akışı, onları izlemek isteyecek kişinin kökten değişim göstermiş zihinsel alışkanlıklardan yola çıkması nedeniyle kaypaklık etse bile, önemli olan nesnelerin satır aralarında beni bekleyen şeyin kaçamak anlamını okuyabilmek için gösterdiğim çabanın okura iletilebilmesidir.
128 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
8 öyküden oluşan Kitapta en sevdiğim “havada kar sesi var” oldu. Kadının çocuğunun ölüm haberini alması Ve çorap örme sahnesi Efsaneydi. Erdal Özün kalemini çok severim. Kendisi Can yayınlarının kurucularındandır (Gereksiz bilgi) Ama hala favori kitabım
Yaralısın
Yaralısın
Havada Kar Sesi Var
Havada Kar Sesi VarErdal Öz · Can Yayınları · 2019234 okunma
Bilim, önermelerden meydana gelir ve önerme birşey hakkında birşeyin, daha teknik bir ifadeyle bir özne hakkında bir yüklemin tasdik edilmesidir. O halde bir önerme, özne ile yüklem arasında bir ilişkinin kurulmasını gerektirir. Bir önermenin öznesi özel bir isim veya bunun yerini tuttuğu bireysel bir gerçeklik olabilir (Ahmet insandır, Theaite­tas uyuyandır, dünya yuvarlaktır gibi). Ancak onun yükleminin mut­laka bir tümel olması gereklidir.(Yukardaki önermelerin yüklemlerine bakın). Öte yandan öznenin kendisi de aslında büyük çoğunlukla yine bir tümeldir (İnsan ölümlüdür, üçgen üç kenar tarafından çevrelenen geometrik bir şekildir vb). O halde bir önerme, özellikle bilimsel öner­meler çok büyük ölçüde tümellerle tümeller, yani İdealarla idealar ara­sında kurulan bir ilişkiyi ifade ederler. Oysa Parmenides'in varlığının veya Bir olan'ının modeline dayanarak tasarlanan Platoncu idealar birbirleriyle herhangi bir ilişki içine girmeyi reddeden bir yapıdadırlar. Çünkü Örneğin insanın ölümlü olması demek ölümlülük İdealarının ve­ya onun yerini tuttuğu doğanın, özün bir şekilde insan ideası veya onun temsil ettiği doğa, öz içinde bulunması, başka deyişle insan İdeasının bir şekilde ölümlülük İdeasından pay alması demektir. Bu ise Platon'un ilk tasarladığı biçimde İdealarla ilgili olarak talep ettiği şe­ye, onların bir ve basit olma temel özelliklerine aykırıdır. Platon'un idealar Kuramı'nın ilk şeklinde duyusal dünyadaki tikeller, İdeaların­ dan bir şekilde pay alabilirlerdi -ki bunun da problemli olduğunu gör­dük-, ancak İdeaların birbirlerinden pay almaları mümkün değildir.
184 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Bir öğretmenimiz "Şiir taklit edilerek yazılır. Zamanla kendine özgü bir şiir yapısı kazanır." demişti. Hasan Hüseyin Korkmazgil'in şiir kitabını okuduğumuzda da bunu net bir şekilde görüyoruz. Kendisi de bunu "özgür koşuk" olarak tabir etmektedir. Şiir kitabında en beğendiğim unsur efsane, masal, destan, türkü, ozan gibi Türk halk unsurlarına bolca yer verilmesiydi. Birde şairin çok iyi bildiği halk dilini tüm kıvraklığıyla kullanımasıydı. Eserde özün içine gizlenmiş olan genişlik ve açıklık göze çarpmaktadır. Kitap sayesinde Van gölü efsanesi, Zonguldak'ta kullanılan kıvırcık kavramı, ardıç kuşu ve ağacının ilişkisi gibi farklı şeyler öğrenme fırsatı buldum. Genel kültür, toplumu ve şairi tanıma açısından faydalı olduğunu düşünüyorum.
Haziranda Ölmek Zor
Haziranda Ölmek ZorHasan Hüseyin Korkmazgil · İş Bankası Kültür Yayınları · 2023214 okunma
Reklam
AVÂMA ÖĞRETİLEN İTİKAD, HAKİKATİN SÛRETİDİR, KENDİSİ DEĞİLDİR. TAM MARİFET OLMALI Kİ, ÖZÜN KABUKTAN AY­RILMASI GİBİ, HAKİKATLAR SÛRETTEN AYRILSIN.
Ne yaşarsam yaşayayım unutmak için yaşamadım; iyi veya kötü, hatıralarımı raflara kaldırmak gibi bir saçmalık yapmadım. Bazen kendimi kameranın kendisi gibi hissederdim, kameraman bile değil, kameranın ta kendisi. Peki, bu filmi kim izliyor? Dünya koskocaman bir şaka tünelidir bana sorarsanız. Eğitim dedikleri şey bu deneyim içinde yeryüzünde hayat bulan saf bir özün ceketli kravatlı çokbilmiş insanlar tarafından inşa edilmiş ve kurgulanmış istismar makinesidir.
Sayfa 131 - Cinius & 1. Baskı & İrlandalıKitabı okudu
Resim