Osmanlı sarayında adettir. Her şehzade bir ya da bir kaç zanaat ile meşgul olmak zorundadır. Çocukluğundan itibaren yönlendirildikleri bir konuda uzmanlaşır ve padişah olduktan sonra bile bu zanaatlarını devam ettirirlerdi.
Sayfa 157Kitabı okudu
Tarihler 1389'u göstermektedir. Kosova ovasında büyük bir meydan muharebesi cereyan etmektedir.Çok geçmeden Osmanlı ordusu galip gelecek, birleşik Haçlı orduları darmadağın olacaktır. Şefkatli Osmanlı Sultanı 1. Murad savaş meydanını gezerken yaralı bir Sırp askeri görür. Yaklaşıp durumunu tahkik etmek ister. Kalleş düşman, yanında sakladığı hançerini, yaklaşan Padişah'ın böğrüne saplayıverir. 1. Murad kanlar içinde askerlerinin kollarına düşer. Son anlarıdır. Başında oğlu Şehzade Bayezid (Yıldırım),devlet erkanı ve askerler vardır. Onlara dönerek tarihin durup kulak vereceği,bizi biz yapan ve uyguladığımız dönemlerde hep en önde olmamızı sağlayan ölçü olacak sözleri haykırır, ''sakın ha attan inmeyesüz.''
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı padişahları yönetime geçtiklerinin ilk cuması "Taklidi_i Seyf "merasimi için Eyüp Camii'ne gitmektedirler. Topkapı Sarayı'ndan kayıklarla Haliç Bostan İskelesi'ne gelen padişah buradan cülus yoluna geçer, at üzerinde caminin yakınına kadar yürütülürdü. Burada bugün hâlâ durmakta olan binektaşı üzerinden attan iner ve Ebu Eyyüb el_Ensar Hazretleri 'nin huzuruna geçerdi. Türbenin önünde kılıç merasimi yapılır ardından caminin dış avlusunda bulunan ikinci bir binek taşı üzerinden yeniden ata bindirilirdi. Haliç kıyısından Edirnekapı 'ya yönelen padişah, tarihi Edirnekapı içinden aynen dedesi Fatih'in fetihte şehre girmesi gibi at üzerinde şehre girer ve dedelerine ait kabirleri ziyaret ederek saraya dönerdi.
Sayfa 174Kitabı okudu
-Çerkes kadınına mutlak güzel olmak gerek. -Niçin? -Çünkü padişah karısı olurlar.
Sayfa 291Kitabı okudu
376 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Ben bu eseri gerçekten çok beğendim. Yazım dili elbette ki kolay anlaşılır bir dil değil ancak hikayenin bütünü öyle güzel aktarılmış ki, her padişah için yazılmış dizi dizi romanları olsaydı Tarık Buğra'nın hiç düşünmeden hepsini okurdum.
Osmancık
OsmancıkTarık Buğra · Ötüken Neşriyat · 202316.1k okunma
Hüsameddin hemen kalkıp eve gitti, evindeki eşyasından ne varsa, para pul, kap kaçak ve kadınların süs eşyalarına varıncaya dek ne bulduysa alıp getirdi, önüme koydu. Gilistra köyünde de tıpkı cennet bağına benzer bir bağı vardı. Hemen onu da satıp parasını pabuçlarımın içine döktü. Böyle bir padişah kendisinden bir şey istediği için yerlere kapanıyor, ağlayıp sızlıyor, Allah’a şükürlerde bulunuyordu. — Evet, Hüsameddin. Ben Allah’ın inayetinden ve erlerinin himmetinden öyle ümit ederim ki bugünden sonra en olgun velilerin gıpta ettiği bir makama erişecek, temiz kardeşlerin kıskanıp sevdiği bir kişi olacaksın. Her ne kadar Allah erleri hiçbir şeye muhtaç değiller, hiçbir şeyden fakirlik çekmez ve iki dünyadan ellerini çekmişlerse de; sevilen kişi, ilk adım olarak sevenin sevgisini ve dünyayı; ikinci adım olarak da Allah’tan başka her şeyi terk etmesiyle imtihan eder. Çok isteyen mürit hiçbir şekilde muradına yol bulmaz; ancak kulluk ve bol bol yemek yemekle bulunabilir. “Verenler, Allah’tan korkanlar, fenalıktan çekinenler” âyeti Sıdk-ı Ekber’in (Ebu Bekir Sıddık) bayrağının nişanıdır. Çok sadık, doğruların da bu Sıddık gibi olmaları lâzımdır. Şeyh’inin yolunda altınlarını feda eden her mürit ve âşık başını da feda edebilir. Dünyada içtenlikle inanan ve her türlü ikiyüzlülükten arı duru olmuş âşıklar kalmamıştır.”
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.