Uludağ Gazoz
Bugün Bursa'nın simgelerinden biri olan içecek sektörünün öncü firmalarından biri olan Uludağ'ı marka haline getiren Erbak ailesinin içecek sektörüne girmesinin öyküsü 20'inci yüzyılın başına kadar uzanır. Hikaye, 1877'de maden aramak için Bursa'ya gelen ve ismi saptanamayan bir Fransız bir madencinin krom ararken
Sayfa 28 - Business DergisiKitabı okudu
408 syf.
·
Puan vermedi
·
212 günde okudu
Surname
Surnâme; düğün, ziyafet, şenlik anlamlarına gelen, Farsça Sur kelimesiyle mektup ve belge manasındaki Name’nin birleşmesiyle meydana gelmiş, Osmanlı döneminde padişah çocuklarının doğum ve sünnet törenleriyle padişah kızlarının düğün törenlerini anlatan eserlerdir. Romanın konusuna geldiğimizde kapağı açtığımız gibi kendimizi İskender
Surname
Surnameİskender Pala · Kapı Yayınları · 20221,742 okunma
Reklam
Allah dostu yarım ekmek yese, yediğinin yarısını fakirlere dağıtır. Padişah ise bir iklimi fetheder ancak hala onunla yetinmeyip başka bir iklimi fethetmek sevdasındadır.
Murad’a ayak dîvânına çıkarken “Pâdşâhım, âbdest alın, öyle taşra (dışarıya) çıkın” diyecek derecede cüret gösteren, zorbaların isteklerine boyun eğmezse öldürüleceğini ima eden şahıstır. 18 Mayıs sabahı IV. Murad da onu Saray’a çağırdı ve “Gel beri bre topal zorba-başı” diyerek hitaba başladı. Paşa: “Hâşâ pâdşâhım” diye zorba başılığını inkâr etmek istediyse de padişah konuşturmadı ve “Bre kâfir, âbdest al” diyerek âkıbetini söyledi. Yanındaki zülüflü baltacılara: “Şu hâinin tez başın kesin” demesi üzerine Receb Paşa, kemend atılarak boğuldu. 100.000 duka altını değerindeki malı hazineye alındı. Bu suretle Husrev Paşa’dan sonra gelen en mühim zorbabaşı da ortadan kaldırılmış oldu.
Kardeş Katli
Fatih ise bir kanunname ile bu katli yasallaştırmıştır. Padişah kardeşi olmayı ölüm cezası ile yasallaştıran bu hüküm kanunnamede şöyle yer almıştır: “Ve her kimse neye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı alem için katletmek münasibidir.”
Dualarınız Kalbinizden Olsun!
İbrahim Ethem Kuddise Sirrûh Hazretleri, padişah iken gördüğü bir rüya uğruna tacı tahtı terk ediyor, derviş oluyor, diyar diyar dolaşıyor. Seneler sonra seyr-i sülûkünü tamamladıktan sonra Belh şehrine tekrar geliyor. Kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor. Dışarıda kar var, hava çok soğuk… "- Şurada kıvrılayım da sabah olunca
Reklam
Evet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur'an ile bin aydan daha hayırlı olduğu bu sırra bir hüccet-i kàtıadır. Evet nasılki bir padişah, müddet-i saltanatında belki her senede, ya cülûs-u hümayûn namıyla veyahut başka bir şaşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar.
Padişah ol, yokluk halkasına gir de; Yıkan, kirin pasın kalmasın gönülde. Meyhaneye ermeğe gelince biri Kendini bil de ne yaparsan yap, de.
... uyanış ve silkinişi, kurtuluş ve devamlılığı sağlamak (intibah, necat ve beka) amaçlı olarak "tasfiye'nin, düşmanların taleplerine paralel olarak veya kendi kararlarıyla bizzat Osmanlılar eliyle başlatıldığı ve sarayın, padişah-halifenin. erkân-ı devletin öncülüğünde yapıldığı, nihayet iki-üç asır Müslümanlığa ve Müslüman "halka rağmen" ısrarla yürütüldüğüdür ("Halka rağmen halk için" düşünüp iş yapmak yahut yenilikleri yukarıdan aşağıya doğru dayatmak -otoriter modernizasyon- sadece Cumhuriyet devrine has bir şey değil.)
Sayfa 298Kitabı okudu
Kahrında hoş lütfun da
Cana cefa kıl, ya vefa Kahrın da hoş, lutfun da hoş, Ya derd gönder ya da deva, Kahrın da hoş, lutfun da hoş. Hoştur bana senden gelen: Ya hilat-ü yahut kefen, Ya taze gül, yahut diken..
Reklam
Padişah hırkası giymişsiniz, Kibir kötüdür diyorsunuz. Kula boyun eğmişsiniz, Allah büyüktür diyorsunuz…
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri çocukları vefat eden bir aileye taziyeye gitmiş. Bakmış ki, ölünün yakınları, özellikle anası babası, çok üzülüyorlar. Onları şöyle teselli etmiş: "Bir çocuk esir düşse, padişah da o çocuğa acıyıp 'Bu çocuğu bana verin, ben sizden daha iyi bakacağım ve sonunda yine size iade edeceğim.' diye teklif etse, aile de 'Biz vermeyiz.' diye itiraz etse akılsızlık etmiş olurlar. Ne yapmak lazım, padişaha teşekkür edip çocuğu teslim etmeli, ta ki çocuk daha güzel yaşasın. Bazı hallerde, dünya insana zindan olur. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz bazı kullarının bu zindanda yaşamasını istemez, onları sarayına alır. İşte ölümün gerçek yüzü budur."
Bu günlerde, Istanbul'dan Anadolu' ya silah kagıran ve haber getiren bir emekli subay, Ziraat Mektebi'ne gelerek, milliyetçi şeflerden yedisinin, padişah adına kurulan özel bir mahkeme tarafindan ölüme mahkûm edildiklerini haber verdi. Bunlar arasında Mustafa Kemal'in kendisi ve Ismet Bey'le Ali Fuat Paşa, Doktor Adnan ve Halide Edip vardı. Haberi getiren subayın, elini öperken söylediği gibi Türk tarihinde bu şerefi kazanan ilk Türk kadını. Bu hüküm, şeyhülislamın fetvasıyla daha da kesinleşmiş, her Müslüman'in onlar rastladığı yerde öldürmesi dini bir görev olmuştu. Bunu başarabilen, doğruca cennete gitmeye hak kazanacaktı...
Sayfa 268 - Altın KitaplarKitabı okuyor
Mustafa Kemal bu arada, padişaha özel bir mesaj göndererek, ona, atası Sultan Osman'in gördüğü bir rüyayı hatırlatmışt. Halk dilinde anlatlan bu rüyaya göre, hanedanının kurucusu Sultan Osman, iiç kitaya gölge veren ve yüz milyon Müslüman'ı barındiran kutsal ağacın dallarının kesilmiş ve sadece gövdesinin kalmış olduğunu görmüştü. Kemal, padişaha, ""Bu kutsal ağacın kökleri kalbimizde gömülüdür,' diyordu. Meclis'in ilk ve. son sözü, padişah ve hatteye bağlılığını belirtmek olmuştu. Bu çeşit duygular, Anadolu'nun daha ger kalmış kesimleri için değerli bir propaganda oluyordu. Onun için, yerinde bir düşünüşle, basılıp dağıtıldı.
Sayfa 267 - Altın KitaplarKitabı okuyor
1.500 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.