Tarih tekerrürdür diyenler haklı olsa gerek
Başlarına ne gelirse gelsin "Padişahım çok yaşa!" diye bağıracak saf kişilerdi onlar.
Neden Selanik?
Makedonya'nın idare merkezi ve en büyük liman kenti Selanik'tir. Ordu merkezde buradadır. Ayrıca siyasi ve iktisadi olarak bölgenin en hareketli şehridir. Selanik yalnızca Balkanlar'ın kapısı olan büyük ticaret limanı değil yeni ve özgür düşüncenin gelişmesine uygun ortamdır. Batıya yakındır. Dolayısıyla padişahın kontrolünün çok fazla olduğu İstanbul'dan uzak ve rahat bir kültür merkezidir. 170.000 olan nüfusunun büyük kısmı Türk olmakla birlikte sırasıyla bunu Sefared Yahudileri, Rumlar ve Bulgarlar izler. Ayrıca Selanik demiryolu ile İstanbul, Belgrad ve Viyana'ya doğrudan bağlantılıdır. Bu konumuyla aynı zamanda çeşitli dillerin, dinlerin, kültürlerin düşüncelerin, politik akımların kaynaştığı ve çatıştığı bir merkezdir. Söz konusu yıllarda Selanik İstanbul'dan fazla milletlerarası bir kişilik ve renk taşımaktadır. Bu kozmopolit özelliğinde dolayı gençler kolaylıkla yabancı dilleri öğreniyor, rahatça konuşabiliyorlar. Hayli güçlü ticaret burjuvazisi yetişmektedir. Sosyal hayatı bakımından Avrupa kenti görüntüsündedir. Ordu merkezi olması dolayısıyla çok sayıda asker ve yüksek rütbeli subay bu kentte yaşar.
Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2021, s. 55-56.
Reklam
Ölüm ve hayatı düşünüyordu. İnsanları , şu dağlardan, ovalardan kopup gelen kalabalığı düşünüyordu. Bunlar bir erkek ve bir kadının mutluluğu için buraya toplanmışlardı. Dışarıdan bakınca öyle görünüyordu. Ama bunun altında çok şey vardı . İnanılmaz bir öfke vardı. Yüz bin yılın başkaldırma duygusu vardı. Şu konuşmayan kıpırdamayan öfke...Bir delikanlıyla bir kızın sevdasını bahane eden öfke... Gittikçe zaman bozutuyor ve halk azıtıyor. Bugün benim sarayımın kapısını tutarlar kız bahanesiyle, yarın İstanbul şehrini doldurur padişahın sarayının kapısını tutarlar başka bir bahaneyle. Vakt erişti gibime gelir. Şu halka bir çare bulamazsak hepimizin kellesi gider yarın zülmü bahane ederler öbürsü gün vergiyi, öbürsü gün sarayımızı , öbürsü gün ekmeği... ve birikirler birikirler... Yüz bin yıl öfkesi ve de acısıyla. Şimdi ki gibi sessiz birikirler ve bu kalabalığa güç yetmez. Onlarla ordular, bir dünya kadar ordu olsa başa çıkamaz. Bunlar bir araya gelmeyegörsünler önüne geçilemez. Bir çare , bunları bir araya getirmemek için bir çare...
29 Mayıs 1899 tarihinde bir dilekçe gelir Abdülhamid' in eline. 6 yıl önce sol bacağını kaybeden 26 yaşında bir genç, içine düştüğü sefaleti anlatarak Sultan'dan durumuna bir çare bulmasını ister. Abdülhamid, ilgilenmesi için mektubu Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa'ya ulaştırır. Paşa, raporunda bacağın kalçaya çok yakın bir yerden kesilmiş olduğunu, bu nedenle de, takma ayağın bir korse ile bele bağlanması gerektiğini yazar. Hesap kitap yapılır. Protezi, tam 18 liraya mal olacaktır. Konu bu defa Sadrazam Halit Paşa'nın masasındadır. Sadrazam paranın ödenebilmesi için padişahın onayını ister. Belgenin kenarına düşmüş Abdülhamid'in zarif notu, takma bacağın parasının atiye-i seniyye'den ödenmesini buyurmaktadır. Talebi 2 ay gibi kısa bir sürede cevaplanan ve muradına eren bu delikanlının kim olduğunu mu merak ettiniz? Bekletmeden söyleyeyim: Bu talihli gencin ismi, Ahmet, Mehmet değil, Kirkor oğlu Onnik'dir. Yani bir Ermeni çocuğu! Velhasıl, Osmanlı milletlerini tek bir aile gibi yönetmek için yapılan son soylu girişimdi Abdülhamd'inki.
Sayfa 73 - Bkz. Yavuz Selim Karakışla'nın Toplumsal Tarih Dergisinin Ağustos 2003 tarihli 116.sayfasındaki yazısı
Gerçek, her zaman olduğu gibi, ne biri ne de diğeri, ikisinin ortası. Efendim bendeniz hünkarımız ile aynı dişçiye gitme şerefine erenlerdenim. Tooth Paşa ( Sultan’ın dişçisine taktığı ad ) bana ne dedi biliyor musunuz? Ona göre padişahımız hem nalına hem mıhına oynuyor. Bir yandan işgalciye karşı büyük esneklik gösterip çok iyi bir barış antlaşması sağlamak istiyor, öte yandan da Anadolu ayaklanmasına karşı çıkmıyor. Bu yüzden de onca yetenekli paşa arasından Mustafa Kemal Paşa’yı seçti. Hünkar, işgalcilere, Türk ulusuna her istediklerini kabul ettiremeyeceklerini kanıtlamak istiyor. Anadolu’da karışıklıkların artmasıyla barış görüşmelerinde değerli bir koz elde etmiş olur.
Sayfa 190 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Ama başlarına ne gelirse gelsin "Padişahım çok yaşa!" diye bağıracak saf kişilerdi onlar.
Sayfa 298 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.