Ebulfazl İzzetî'nin 1978'de "An Introduction to The History of The Spread of Islam" adıyla yayımlanan bu eseri, İslâm'ın ortaya çıktığı zamandan günümüze kadar gelen süreçte yayılma sebepleri ile kişi ve toplumların İslâm'ı seçmesinde hangi etkenlerin rol oynadığını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Türkçe'ye Cahit
"Insan dediğimiz varlık,bir tek kötülük ve şiddet söz konusu olunca gerilemiyor.Ben sadece olayı kafamda canlandırdım. O azınlığın icinde olsaydım,bunlar yapılana kadar nasıl dayanabilirdim diye düşündüm."
Bir ruhun, bir bedenin, bir karakterin.. kısacası insan kimliğini oluşturan bütün özelliklerin birbiriyle savaşı yer buluyor kitapta. Sözü geçen kahramanların hiçbirinin ismi yok ve bununla şu mesaj veriliyor; gerçek diye bir şey yok, yaşanılan her şey bir oyun. İnsanın yalnız kalışını, kuşkunun ihtirasın soluk soluğa kapışmasını konu eden kitapta yazarın şu cümlesi her şeyi açıklıyor aslında;
"Pamuk ipliği ile bağlı gibiydik birbirimize. İlişkilerimizin düzenini sağlayan kalıplarımıza bir giriyor, bir çıkıyorduk. Hem tek başımızaydık, hem bir aradaydık. Zaman denilen şeyin beş paralık değeri kalmıyordu. Yıldızlar gibi, birbirimizden habersiz dönüyorduk. Ses duvarını aşıp saltık bir sessizliğe gömülmüştük. Artık hiçbir şeyin anlamı yoktu."
Bazı kitapların müthiş mi yoksa çok mu saçma olduğuna dair arada kaldığım durumlar olur. Bunun en iyi örneği Palahniuk kitaplarıdır bana göre. Okursunuz, hoşunuza gider okuduklarınız, fakat okuduklarınız size tuhaf bir şey hissettirse de bütün olarak baktığınızda ne anlamı var dersiniz. Daha da açayım, mesela bir betim okursunuz, size hiç
Polisiye roman denilince akla ilk gelen yazarlardan Ahmet Ümit. Neredeyse tüm kitaplarını bir çırpıda okuyup çevremdeki herkese de tavsiye ederim. Fakat bu kitap -öncesinde polisiye bir roman olmadığını bildiğim- diğer kitapları gibi maalesef beni tutamadı. Yarıda bırakmak istemeyeceğim için kitabı bitirdim.
Konu seçimi oldukça naif ve ince