Çiçekleri sever misin? En sevdiğin hangisi? Papatya? Lale? Leylak?
Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı.
Reklam
" Papatya var. İstanbul da var. Öyleyse bahar var."
İstanbul’u bir nisan günü kuşatan Fatih’in ordugâhı dağ laleleri kadar papatya tarlaları ile de kucak kucağa idi. Ama İstanbul’u bir mayıs günü düşüren genç Mehmed kente girdiğinde Bizanslı genç kızların kendisine uzattığı çiçekler arasında papatya demetlerinin varlığı pek muhtemel görünmüyor. Çünkü papatya nisan çiçeği. Mayıs ise Gül mevsimi. Öyleyse papatya güle hazırlık. Öyleyse Fatih İstanbul’u papatyalar arasında kuşatıp güller arasında kente girmişti. Papatya. Bahar ordusunun öncü kuvveti. Fedakâr ve çilekeş piyade. Ödülsüz ve madalyasız akıncı. Nisan çiçeği. Nilüfer desenli bir fincanın içinde bir demet papatya. Papatya var. İstanbul da var. Öyleyse bahar var.
Timaş
Nisan çiçeği
Erken bahara en çok yakışan çiçektir papatya. ... Papatya iffet. Papatya masumiyet.
Sayfa 130 - Timaş
Yeni patlak ve­ren üşütmelerde, idrar yolu enfeksiyonlarında veya bir ağız - boğaz iltihaplanmasında eczanelerden bitkisel antibiyotikler satın alınabilir. Örneğin hardal veya turp yağı, papatya veya adaçayı özü bulunmaktadır. Bunlar yalnızca bakterileri değil, virüsleri de azaltırlar. Böylece bağışıklık sisteminin işi azalır, sıkıntılı bakteriyi kovmak konusundaki fırsatı da daha yüksek olur.
"Papatya, temiz sevgi anlamına gelir fakat bu hikayede papatya, kirli bir sevginin içine battı ve kana bulandı."
Reklam
"...... Gidenler sadece kalbini bırakmaz geride, içli de bir öykü bırakır; tanrılardan kotarılmış tatlı birkaç an'ı, bir papatya gülüşünü, birlikte bir şarkı dinlerken aynı duyguların pervane olduğu tılsımlı bir geceyi, şiirlere yüklenen yeni anlamları, çiçek gibi bir devrim umudunu, parmak uçlarındaki dirimi de bırakır... Gidenler, aslında yeni hikâyelere kalplerini sınamaya gidiyordur; illa ki örseleneceklerdir kaldırımlarda bir gül gibi... Gidenler, olası kutlu bir şiir bırakır; her gece aşığın kanıyla yazılacak kıpkırmızı bir şiir..." . EFELYA'dan... m.binboğa
Beni üzme fırsatını sana verdiğim için kendimden özür dilerim. Franz Kafka
Sayfa 84
Eğer bir gün yolunu kaybedersen, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır. 1. Nedensiz yere mutlu olmak 2. Her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak 3. Elde etmek istediği şey için var gücüyle savaşmak der Paulo Coelho.
Sayfa 70
Ağzını kokluyorlar seni seviyorum demiş olmayasın sakın Yüreğini kokluyorlar garip bir devrandır sevgili ve aşkı devrik yol direkleri yanında kırbaçlıyorlar aşkı evin zulasında
Reklam
Pyramus! Konuş ! Konuş! Dilini mi yuttun? Ölmüş! Ölmüş! Güzel gözlerini, kara toprak mı örtecek? Bu dudaklar, kiraz burun, sarı papatya yanaklar gitti! Gitti! Aşıklar o pırasa yeşili gözler diye haykırın! Gel ey zalim kader! Gel! Gel! Kanı çekilmiş eller, gelin dondurun benim de kanımı! Yaşamak neye yarar sevgilimi hayata bağlayan ipekten halat koptuktan sonra! Yeter sus artık dilim! Gel ey hançer, gel de delik deşik et bağrımı!
La Edri ‘Hayallerinden vazgeçmek yerine hayallerini yıkandan vazgeç.’
Sayfa 62
İlacım kalbinde saklı, Yaşayalım beyaz kuğu aşkı. Sensiz zamanım yaşlı, Hayatımın şansı…
Bekleyen her şey bir gün solar ve ölür. Bu bir papatya da olabilir veyahut umut da..
Evet, aşk neydi? Güllerin arasından esen bir rüzgâr, yok yok kandaki sarı fosforlaşma. Aşk yaşlıların kalbini bile yerinden hoplatan cehennem ateşi sıcaklığında bir müzik, akşam çökerken kocaman açan bir papatya ve bir dokunuşta, bir nefeste kapanan anemon çiçeğiydi. Aşk böyleydi işte.