"Şimdi düşünüyorum da bana kendi zevklerinizi dayatarak o içkiyi içirmek, sanırım zaten sizin zevk aldığınız şeyin ta kendisiydi. Fakat ben her şeyden habersiz, sadece sizin söylediklerinize inanıyordum."
"Bilgi için ruhumu sattım. Sizin tuhaf aşkınız yüzünden bedenimi feda etmiş olmaya katlanacağım; fakat ruhumu sattığımı düşününce, dayanılmaz bir pişmanlık hissediyorum."
Aslında bana acı çektiren kişinin siz olduğunuzu söyleyebilirim. Ve şüphesiz, yine sizden başka hiç kimse, benim çektiğim acıyı anlayamaz. Bu yüzden bir yandan size karşı kin besliyorum. Lanet ediyorum. Fakat aynı zamanda size yalvarıyorum. Size güveniyorum.
"Çıkardığınız her sesin duyulduğunu, karanlıkta olmadığınız sürece her hareketinizin gözetlendiğini varsayarak yaşamak zorundaydınız; zorunda olmak ne söz, artık iç güdüye dönüşmüş bir alışkanlıkla öyle yaşıyordunuz."
“Uçsuz bucaksız alanlara inen kararsız, titrek, mavi renk dalgalanmaları gönüllere çoşku veriyor, insanın kafasında yeni yeni fikirler doğuruyor, çok yaşamak ve düşünmek arzusu veriyordu.”