Aşkı bilmemek,''aşkın-ne-anlama-geldiğini-bilmiyorum'' durumudur;ozanı kalemi, dolmakalemi ya da liri eline almaya iten birincil neden.(Hiddet,matem,taşkınlık,para vb.tamamıyla ikincildir.) Aksi geçerli olsaydı şiirler,romanlar,tiyatro oyunları değil,salt tebliğler olurdu elimizde.
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ayşe Kulin kitaplarını bir daha okumama kararı almistim (sürekli kendi hayatını anlatarak para kazandığını düşündüğüm icin)tavsiye üzerine köprü kitabını da aldim;iyiki de almışım. Çok severek okudum zaman zaman gözlerim doldu zaman zaman da gulumsedim.Kitap süper vali yazicioglu nu anlatıyor. ..aslında sadece onu değil bir kaç tane hayat hikayesi barındırıyor için de (bayramin, hoşabenin, elmasin ,öksüzün hikayesi)bunun yanın da Bazı dönemlerin siyasileri de var kitabın için de....Kısacası okuyun pişman olmazsınız ...
Köprü
KöprüAyşe Kulin · Everest Yayınları · 20137,5bin okunma
Reklam
İş hayatıyla ilgili duyduğum en doğru söz; "Çalışmak iyi bir şey olsa üzerine para vermezlerdi...!!
1000 ден'i 45 liraya tekabül eden bir ülkede bozuk paraların ne derece ise yaradığını merak ederdim hep. Düşünsenize bir avuç bozuk paranız var ve hepsini bir araya getirseniz, belki bir ekmek alacak kadar para çıkartabilirsiniz. Neyse ki bende bir avuçtan fazlası vardı. Neredeyse bir yıl olmuştu buraya geleli ve, bozuk para kutumu hic acmamıstım. Bu sabah aklima geldi ve saymaya basladım. Ne kadar da çoklardı, bakalım değeri ne olacaktı. :-) Bozuklukları saymayı bitirdiğimde tekrar kutusuna koyup, bir sokak asagidaki markete yürüdüm. Marketten çıktığımda elimde bir ekmek, kücük bir kavanoz da çilek reçeli vardı.Hatta üzerine birkaç ekmek alacak kadar daha param artmıştı. O esnada "bak bozukluklar sayesinde bir ekmekle bir kavanoz reçel yanıma kâr kaldı " demiştim kendi kendime. Ama öyle değildi, yanıma kâr kalan şey, birikimlerin küçük adımlarla yapılabileceğini bir kez daha tescillemis olmaktı. :-) Amineüstün :-)
Hapı Yutmak; Sultan Murat'ın kahve, müskirat (sarhoş edici maddeler) ve mükeyyifatı (keyif verici maddeler) yasakladığı dönemde saray casuslarından biri, belki de kıskançlık sebebiyle, hekimbaşı Emir Çelebi'nin yasakları çiğnediği ve afyon kullandığına dair bir ihbarda bulunur. Hünkâr, Emir Çelebi'yi aslen çok sevmekte ve itibar etmekte, hatta
77 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Hayatında hiçbir yetenek sahibi olmayan hatta doğru düzgün konuşmayı beceremeyen Czentovic adındaki genç adamın birden bire satrançla tanışması,bütünleşmesi, dünya şampiyonu olması, satrançın onun tamamen hayatı olması bunun üzerinden para kazanması ve egosunu yükselten bir kişi olarak hayatına devam etmesi diğer bir tarafta ise Hitler hakimiyetinin bulunduğu bir dünyada kilise ve manastıra ait mali bilgilere sahip avukatlık bürosunu işleten Dr.B. Bilgilerin gün yüzüne çıkarılması için ona uygulanan ceza sistemi. Dr.B. bir odaya kilitlenir ve insanlarla iletişimi kesilir ve kendisine zaman geçirebilecek ne bir kalem ne bir kitap verilir. Onu hiçlikle baş başa bırakıp böylece zamanla bilgileri verilmesi istenmektedir. Bazı günler sorgu odasına gidilir bir kaç soru sorularak bilgi alınmaya çalışılır. Başta ağzı sıkı olsa da zamanla hiçlik üstüne gelmeye başlamaktadır. Gün geçtikçe kendini yıpratmaya başlar düşünceler kendisini içten içe yer ve teslim olmaya karar verir bu feryadını kapıda ki gardiyan duymaz veya duymamazlıktan gelir. Bir gün sorgulanmayı beklerken bir şey olur. Sorguyu beklerken dolapta bulunan paltonun cebinde bulunan kitap gözüne çarpar ve bu kitabı elde eder. Kitap bir satranç kitabıdır. İçerisinde 150 satranç turnuvası bulunmaktadır. Başta harfleri pek anlamasa da zamanla satrancı çözer ve kendi deyimiyle satranç zehirlenmesi yaşar. Kendi kendine karşı rakip olur ve zihninde siyah ben ve beyaz ben arasında mücadeleye başlar. Bu iki kişinin hayatınlarının bir vapurda kesişmesi üzerine yazılan bir öyküdür. Güzel bir öykü olmasına karşın hemen bitmesi üzücü :(
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020239,3bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.