Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çoğumuz özgürlük ve mutluluğu arzulasak bile yanlış yerlerde ararız. Mutlu olmanın yolu şan, şöhret, para sahibi olmaktan geçmez. Özgürlük ise kişinin başkalarından korunaklı bir özel alana sahip olması ve bunu gitgide genişletmesiyle elde edilemez. Çünkü mutluluk ve özgürlüğü böyle kavrayan birisi için daima "ben" ile "ötekiler" arasında bir zıtlık olacaktır. Mutlu olmanın yolunu kendini "ötekiler❞e beğendirmek, ya da "ötekiler" üzerinde güç sahibi olmak, özgürlüğün yolunu ise "ötekiler"in giremeyeceği mekânlara sahip olmak, onların yapamayacaklarını yapmak, gidemeyecekleri yerlere gidebilmek olarak görür. Böylece, mutluluk ve özgürlüğün yolu "ötekileri" bir araç olarak kullanıp, kendi egosunu tatmin etmeye indirgenir. Oysa gerçek özgürlük ve mutluluğun kaynağı öncelikle kişinin kendisini iyi tanımasından, hem yeteneklerinin, hem de zaaflarının farkına varıp, buna uygun yaşamasından geçer. Kendine özgü kişisel ihtiyaçlarının farkına varabilmesi belirli toplumsal olanaklara bağlıdır. Örneğin, herkesin birbiriyle rekabete zorlandığı, her an işsizlik tehlikesinin olduğu bir düzende, kişinin genellikle hayatının anlamını sorgulamaya, kendini keşfetmeye ve geliştirmeye fırsatı olmaz.
Sayfa 91 - Yordam kitapKitabı okudu
Psikologların Geçmişin Sonu Yanılsaması dediği bir eğilim var: Yani insanların geçmişte ne kadar değiştiklerinin keskin bir şekilde farkında olmaları, ancak kişiliklerinin, arzularının ve hedeflerinin gelecekte ne kadar değişebileceğini hafife almaları. Harvard psikoloğu Daniel Gilbert bir keresinde bunu şöyle anlatmıştı: Hayatımızın her aşamasında, olacağımız insanların hayatlarını derinden etkileyecek kararlar alırız ve sonra o insanlar olduğumuzda, verdiğimiz kararlardan her zaman heyecan duymayız. Bu nedenle, ergenler dövme yaptırmak için bayağı iyi para ödüyorlar, gençler de onları sildirmek için bayağı iyi para ödüyor. Genç yetişkinler evlenmek için acele ederken, orta yaşlı insanlar boşanmak için acele ediyorlar. Yaşlı yetişkinler, orta yaşlı yetişkinlerin kazanmak için çok çalıştıkları şeyleri, kaybetmek için çok çalışıyorlar. Bu böyle devam edip gidiyor. "Hepimiz;' diyor Gilbert, "Bir yanılsama içinde yol alıyoruz; geçmişin, kendi kişisel geçmişimizin şimdi sona erdiğine, olmamız gereken kişi olduğumuza ve yaşamımızın sonuna kadar da böyle olacağımıza dair bir yanılsama yaşıyoruz:' Bu dersi asla öğrenmeme eğilimindeyiz. Gilbert'ın araştırması, 18 ila 68 yaş arasındaki insanların gelecekte ne kadar değişeceklerini hafife aldıklarını gösteriyor.
Reklam
Yalnızca başka insanlarla ilişkide değil, akıl dışı tutkulara köle olduğu zaman kişinin kendiyle ilişkisinde de putperestlik ya da yabancılaşma olgusundan söz edebiliriz. Öncelikle güç hırsının güdülediği kişi, artık kendini, bir insanın zenginliğiyle ve sınırsızlığıyla deneyimlemez, dış amaçlara yansıttığı, onu “ele geçirmiş” olan, içindeki kısmi bir uğraşın kölesi hâline gelir. Kendini yalnızca para peşinde koşmaya kaptıran kişi, bu hırs tarafından ele geçirilmiştir; para, onun içindeki tek bir yalıtık gücün, doymak bilmez para hırsının yansıması olarak tapındığı puttur. Sinir hastası, yani nevrozlu, bu anlamda, yabancılaşmış bir kişidir. Eylemleri kendine ait değildir; kendi istediklerini yaptığı yanılsaması içinde olmasına karşın, benliğinden ayrılmış olan, ondan habersiz işleyen güçlerin itmesiyle davranır; tıpkı başka insanlar ona yabancı geldiği gibi, o, kendine de yabancıdır. Başkalarını ve kendini, gerçekten oldukları gibi değil, içinde işleyen bilinç dışı güçlerin çarpıttığı biçimde deneyimler. Akıl sağlığı bozuk insan, mutlak yabancılaşmış kişidir; kendi deneyimlerinin merkezi olmaktan bütünüyle çıkmıştır; benlik duygusunu yitirmiştir.
Sayfa 133Kitabı okudu
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
56 syf.
9/10 puan verdi
Yaşanamayan Hayat
Zweig eserleri okunurken yapılan en büyük hatalardan biri, oradaki duygulara bağlı kalmak, olayı basite indirgemektir. Aslında yazar, duyguların ötesinde bir izlenim bırakmayı hedefler. Bizleri, yaşanan duyguların çağrışımlarıyla büyüler. Örneğin toplumsal düzeyde engellilik, bu eserde de olduğu gibi, psikolojik açıdan yaşanan olaylarla
Bir Kalbin Çöküşü
Bir Kalbin ÇöküşüStefan Zweig · Can Yayınları · 201816,5bin okunma
Tuhaf görünse de,en az zayıf ve kırılgan olan,bir armağan olarak verilen aşktır.Sevdiğimin dünyasını kabul etmeye,o dünyaya girmeye ve karşılığında benzer bir şey beklemeksizin onu içeriden anlama çabasına girmeye hazırım...Müzakereye,anlaşmaya ve sözleşmeye gerek duymuyorum.Gelgelelim,bu yollardan hangisine girersek girelim,mahremiyet müzakereye açılır ve taviz kaçınılmazdır.Ve partnerlerden birini ya da her ikisini de hafife alınamayacak kadar sabırsız yapan ya da kendisi için kaygi duymasına neden olan şey bizatihi bu müzakere ve uzlaşmadır.Aşkın bı kadar zor ve bedeli yüksek oluşu yüzünden,karşılık beklemeksizin aşkın yerini ,aşk işlevi görecek bir ilişkiye duyulan ihtiyaç alır.İşte psikanalitik seansların,psikolojik tedavinin,alır danışmanlığının vb.şaşırtıcı başarısının gizi burada yatıyor.Artık,bir kişinin en içten duygularını başka birine anlatması ve sonuçta kişinin o çok özendiği kimliğinin onaylanması anlamına gelen kendini bütünüyle açma hakkı için gerekli şey yalnızca para haline gelmiştir.Parasal ödeme analistin ya da terapistin hastaları ya da müşterileri ile ilişkisinin kişisel olmayan bir ilişkiye dönüştürür.Ve böylelikle kişi sevmeden sevilebilir.Kişi,hizmetlerini satın aldığı ve bu yüzden bir iş ilişkisinin parçası olarak ortak yükümlülük altına girdiği insanlar hakkında hiçbir kaygıya kapılmaksızın ,kendisiyle ilgilenilmesini ve kaygılarının paylaşılmasını sağlayabilir.Hasta bir sevilme "yanılsaması" satın alır.
Sayfa 114 - Ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Asgari ücret zammına bu yüzden seviniyorlar.
Keynesçi ekonominin bir varsayımı, insanların para yanılsaması içinde yaşadıklarıdır. Saatte 10$ kazanıp, benzinin galonuna 1$ ödemektense saatte 100$ kazanıp, benzinin galonuna 10$ ödemeyi tercih ederler. Reel alım gücü her iki örnekte de aynı olmasına rağmen insanlar daima yüksek nominal ücretler almayı daha çok tercih ederler.
Sayfa 209 - Say Yayınları, (Para Yanılsaması)Kitabı okudu
Psikologların Geçmişin Sonu Yanılsaması dediği bir eğilim var: Yani insanların geçmişte ne kadar değiştiklerinin keskin bir şekilde farkında olmaları, ancak kişiliklerinin, arzularının ve hedeflerinin gelecekte ne kadar değişebileceğini hafife almaları. Harvard psikoloğu Daniel Gilbert bir keresinde bunu şöyle anlatmıştı: Hayatımızın her aşamasında, olacağımız insanların hayatlarını derinden etkileyecek kararlar alırız ve sonra o insanlar olduğumuzda, verdiğimiz kararlardan her zaman heyecan duymayız. Bu nedenle, ergenler dövme yaptırmak için bayağı iyi para ödüyorlar, gençler de onları sildirrnek için bayağı iyi para ödüyor. Genç yetişkinler evlenmek için acele ederken, orta yaşlı insanlar boşanmak için acele ediyorlar. Yaşlı yetişkinler, orta yaşlı yetişkinlerin kazanmak için çok çalıştıkları şeyleri, kaybetmek için çok çalışıyorlar. Bu böyle devam edip gidiyor.
Sayfa 204
Modern toplum, mutluluğu, bireyselliği ve kişisel çıkarı büyük ölçüde vurgulamasına karşın, insana yaşamanın amacının (ya da eğer tanrıbilimsel bir terim kullanacak olursak, insanın kurtuluşunun) mutluluk olmayıp, çalışıp ödevini yerine getirmek ya da başarılı olmak olduğunu hissetmeyi öğretmiştir. Para, ün ve güç, insanın isteklendiricileri ve erekleri haline gelmiştir. Oysa insan, eylemlerinin kişisel çıkarı açısından yararlı olduğu yanılsaması içinde yaşamakta, aslında kendi gerçek ben'inin çıkarlarından başka her şeye hizmet etmektedir. Ona göre yaşamanın ve yaşama sanatının dışında her şey önemlidir: Ve insan, kendisinin dışında, her şeyi savunmaktadır.
Sayfa 48 - Say YayınlarıKitabı okudu
Modern toplum, mutluluğu, bireyselliği ve kişisel çıkarı büyük ölçüde vurgulamasına karşın, insana yaşamanın amacının (ya da eğer tanrıbilimsel bir terim kullanacak olursak, insanın kurtuluşunun) mutluluk olmayıp, çalışıp ödevini yerine getirmek ya da başarılı olmak olduğunu hissetmeyi öğretmiştir. Para, ün ve güç, insanın isteklendiricileri ve erekleri haline gelmiştir. Oysa insan, eylemlerinin kişisel çıkarı açısından yararlı olduğu yanılsaması içinde yaşamakta, aslında kendi gerçek ben'inin çıkarlarından başka her şeye hizmet etmektedir. Ona göre yaşamanın ve yaşama sanatının dışında her şey önemlidir: Ve insan, kendisinin dışında, her şeyi savunmaktadır.
Reklam
Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler diye. Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye. Orta sınıftakileri, ne zengin ne de yoksul olanları televizyona bağlıyor; vakit henüz erkenken tutsak hayatını kader olarak bellesinler diye.
Sayfa 141Kitabı okudu
Tepetaklak
Tersine Dünya:"Doğa ve insan haklarını en fazla ihlal edenler asla hapse girmez.Onlarda cezaevlerinin anahtarları var. Günümüzün tersine dünyasında evrensel barışı en çok gözeten ülkeler en çok silah üreten ve diğer ülkelere en çok silah satan ülkelerdir; en itibarlı bankalar en çok uyuşturucu parası aklayan ve en çok çalıntı para saklayan bankalardır; en başarılı endüstriler gezegeni en çok zehirleyenlerdir."
Sayfa 140Kitabı okudu
insanların kendi yarattıkları din, para, devlet gibi kurumların nasıl gitgide onlara hükmetmeye başladığını, yani yabancılaşmanın kaynağını araştırmaya başladım
Karl Marx
..küçüğünü verip büyüğünü alarak, para alışverişi yapar gibi hazları hazlarla, acıları acılarla ve korkuları korkularla değiş tokuş etmek, belki de ahlaka o kadar uygun değildir. Aslında başka her şeyle değiş tokuş edilebilecek tek alışveriş birimi belki de sağduyu olmalı. Yiğitlik, ölçülülük, adalet ve genel olarak gerçek erdem, onunla ölçülmeli ve onunla alınıp satılmalı. Hazlar, korkular ve onların benzerleri, ister eklenmiş, ister çıkarılmış olsun erdem, ancak sağduyuyla birlikte var olabilir. Bunlar sağduyudan ayrılıp kendi aralarında değiş tokuş edilmeye başlarsa, bu şekilde tanımlanan erdem, korkarım içinde hiçbir gerçek ve sağlıklı unsur barındırmayan ve sadece kölelere yakışan bir göz yanılsaması olur. Gerçekse tam tersine, böylesi tutkulardan bir tür arınmadır ve belki de ölçülülük, adalet, yüreklilik, hatta sağduyu bile aynı şekilde birer arınma türüdürler.
"Simmias, küçüğünü verip büyüğünü alarak, para alışverişi yapar gibi hazları hazlarla, acıları acılarla ve korkuları korkularla değiş tokuş etmek, belki de ahlaka o kadar uygun değildir. Aslında başka her şeyle değiş tokuş edilebilecek tek alışveriş birimi belki de sağduyu olmalı. Yiğitlik, ölçülülük, adalet ve genel olarak gerçek erdem, onunla ölçülmeli ve onunla alınıp satılmalı. Hazlar, korkular ve onların benzerleri, ister eklenmiş, ister çıkarılmış olsun erdem, ancak sağduyuyla birlikte var olabilir. Bunlar sağduyudan ayrılıp kendi aralarında değiş tokuş edilmeye başlarsa, bu şekilde tanımlanan erdem, korkarım içinde hiç-bir gerçek ve sağlıklı unsur barındırmayan ve sadece kölelere yakışan bir göz yanılsaması olur. Gerçekse tam tersine, böylesi tutkulardan bir tür arınmadır ve belki de ölçülülük, adalet, yüreklilik, hatta sağduyu bile aynı şekilde birer arın-ma türüdürler.
Sayfa 104 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.