Bir zamanlar kalbine aşk tohumları eken Daniel, onu karşı konulmaz çekiminin etkisi altına alıp sonra da ruhunda filizlenen çiçekleri paramparça ederek fırlatmış, içinde aşka dair tüm güzel duyguları, inançları güçlü bir hortum gibi söküp koparmıştı. Bu aşk Emma için çoktan ölmüş, üzerine toprak atılmıştı. Onun için aşk artık ölüme benziyordu. Başları kan kırmızılar içinde acılı bir kıvranış, son anları ise simsiyah bir gece gibi zifiri karanlık...
Nemesis yayınları
Kentlerin barış zamanında geceleri nasıl gözüktüğünü hatırlamıyorum bile. Binlerce ışık, pırıl pırıl caddeler, bunun ne demek olduğunu bilmiyorum. Bildiğim yalnızca karartmalar, zifiri karanlıkta bombardıman, sonra işgaller, korku, gizlenmek ve soğuk. Ya mutluluk? Bir zamanlar düşleri süsleyen bu sözcük nasıl olmuş da böyle paramparça olmuştu? Buz gibi soğuk bir oda mutluluk demekti, bir ekmek, bir bodrum katı, ateş altında olmayan bir yer mutluluk demekti.
Reklam
Kadın, hayatında hiç ıstırap çekmemiş biri gibi çalışma masasının başında oturmakta. Az önce ağlamış ya da her an ağlamak üzere olan biri değilmiş gibi. Şimdiye kadar hiç kırılıp paramparça olmamış biri gibi. Sadece sonsuzluğu elde edemeyeceğimiz gerçeğiyle avunduğu zamanlar sanki hiç olmamış gibi.
Hiç kuşkum yok, diye düşündü, gün gelecek başka zamanlara ve evrenlere yolculuk yapmak mümkün olacak. Bir yolu bulunacak ama bu yepyeni bir düşünce yapısı gerektirecek, bugün mantıklı düşünce dediğimiz bizi kısıtlayan o kaskatı korse, canlandırıcı yepyeni bir fikirle paramparça olacak. . .
Sayfa 321Kitabı okudu
624 öğeden 711 ile 624 arasındakiler gösteriliyor.