Nisan'ın 13'üydü, babanın doğumgünü. Cumaydı günlerden
Ölümünden yıllar sonra
Öğrendim onu izleyen günleri dolduran arayışındaki
Umutsuzluğu, nasıl saçtığını gözyaşlarını
Paris'in parke taşlarına.
Bir geceliğine erteledim
Paniklerini, ateşlerini, en büyük korkunu -
O karataşı, büyük kederinin başının içindeki.
Aradığın düşü, bir kez daha sana verilmesi için
Yalvardığın hayatı ele geçiremiyecektin bir daha, asla.
Güncen anlattı bana çektiğin işkenceyi.
Düşleyebiliyorum nasıl ziyaret ettiğini kutsal yerlerinin hepsini
Var gücünle inanarak onu orada yakalayacağına bir şekilde,
Önceden kestirerek ya da bir rastlantı sonucu-
Genelde ciddi bir aşk için işten olmayan o yöntemlerle.
İnancının seni son yanıltması değildi bu.
Bu arada birkaç saatliğine ben vardım
Kadere rüşvet verdim getirmesi için seni.
Sen de bir büyücü gibi çalışıyor muydun benim belirmem için?
Bilmiyordum
Nasıl gerekli olmaya başladığımı
Ve Kaderin nasıl bir acil ameliyat için kullanacağını
Fazla düşünmeden kendi çıkarlarıma hizmet edişimi
Baudelaire'ın Paris şehrini bir tımarhane gibi görerek bu tımarhanede yaşanan gündelik trajediler üzerinden, hangi şehirde olursa olsun, insanlar için bağlayıcılığı olan varoluş sorunlarını ele aldığı muazzam kitap. Aslında Paris şehri bu noktada bir imge sadece. Şehir yaşamları hemen hemen birbirine benzer bir formda oldukları için Paris'in adını
"Neden böbürlenir ki insanoğlu?
Dünyaya çıplak geldiği için mi,
Ömrünün kısalığından mı,
Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?"
(Puşkin, Seviyordum Sizi, s. 31)
18. yüzyıl ünlü Fransız düşünürü ve yazarı Voltaire, yaşamı boyunca deneyimlediği duygu ve düşüncelerini yazınsal alana da taşımıştır. Şiir ve tragedya yazarı ünlü
Bir ara Moskof hizmetinde bulunan ünlü bir general yaralarını iyileştirmek için Paris'e gelirken, savaşta tutsak aldığı genç bir Türk'ü de yanında getirmiş. (Bir bütün olarak, kendile rine güvenmek bakımından İstanbul'daki ulemadan aşağı kalmayan) Sorbonne'daki din bilginleri, zavallı Türk'ün eğitim görmemişliği yüzünden lanetlenmesinin yazık olacağını düşü nerek, Hıristiyanlığı kabul etmesi için Mustafa'ya çok ısrar et mişler; teşvik olsun diye de, ona bu dünyada bol bol iyi şarap, öbür dünyada cennet vaad etmişler. Bu akıl çelicilikler dayanıl mayacak kadar güçlü çıkmış; onun için, din bilginlerince iyice eğitildikten ve ilmihali belledikten sonra, nihayet vaftiz olmaya ve *kudas sakramentlerini almaya razı olmuş. Ama papaz her şeyi sağlama bağlamak amacıyla, eğitime devam etmiş ve ertesi gün, her zamanki sorusunu sorarak işe başlamış: Kaç tane Tanrı var? Benedikt, çünkü yeni adı böyleymiş, Hiç yok diye yanıtlamış. Papaz haykırmış, Nasıl! Hiç yok mu? Besbelli, demiş, dürüst dönme, Bana hep bir tek Tanrı var dediniz: dün ben onu yedim.
Paris'in kent manzarasından silinmelerine karar verilmişti. Sosyal yardım örgütü, aynı zamanda kentin doğru dürüst bir görünümde olmasıyla da ilgilenen ve düşünülebilecek en resmi nitelikteki sosyal yardım örgütünün ilgilileri, polisle birlikte Rue Monge'a geldiler, tek istedikleri, yaşlı adamları yaşama geri döndürmek, dolayısıyla da yaşama hazır olsunlar diye önce yıkayıp paklamaktı. Marcel yerinden kalkıp onlarla birlikte gitti, çok sakin bir adamdı, birkaç kadeh şarap sonra bile hâlâ bilge ve uysal kalabilen bir insandı. Gelmelerini o gün büyük bir olasılıkla hiç umursamamıştı, belki de caddedeki iyi yerine, metronun sıcak havasının mazgallardan dışarı çıktığı yere geri dönebileceğini düşünüyordu. Ama kamunun esenliği için yapılmış olan, içinde çok sayıda duşun bulunduğu yıkanma salonunda sıra Marcel'e de geldi, onu duşun altına soktular ve duş hiç kuşkusuz ne fazla sıcak, ne de fazla soğuktu, ama Marcel yıllardan beri ilk kez çıplaktı ve ilk kez suyun altına girmişti. Daha kimse durumu kavrayıp yardımına koşamadan düştü ve hemen oracıkta öldü. Ne demek istediğimi anlıyor musun! Malina, biraz ne yapacağını şaşırmış gibi bakıyor, oysa ne yapacağını asla şaşırmaz. Bu öyküyü anlatmayabilirdim. Ama duşu bir defa daha hissediyorum, Marcel'in üstündeki neleri yıkamaya hakları yoktu, bunu biliyorum. Eğer bir insan kendi mutluluğun buharları arasında yaşıyorsa, eğer bir insanın "Allah sizden razı olsun"un dışında söyleyecek pek sözü yoksa, o zaman o insanı yıkamaya kalkışmamalı, o insan için iyi olanı o insanın üstünden yıkayıp akıtmamalı, birini olmayan bir yaşam için arındırmaya kalkışmamalı.
II
Açtım alev dolu gözlerimi,
Odamın gördüm ürkünçlüğünü
Ve duydum, toplayınca kendimi,
İğrenç kaygıların süngüsünü;
Sarkaç ölüm ezgisiyle tek tek
Hoyrat, öğleyi çalıyor artık,
Gök de yağdırıyordu bu gevşek,
Çekilmez yeryüzüne karanlık.
Sayfa 88 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu