EBUZER OLMALI...
"Tarih boyunca başkaları gelip ekmeğini talan etsin diye,açın açlığını hakim kılmak için kurulan,fakirliği üreten ve onun bekçiliğini yapan bir din hakkındaki yargılarımız hiç şüphesiz doğrudur. Ancak nasıl olur da Ebuzer'i yetiştiren din hakkında da aynı şeyi düşünürüz? Ebuzer, İslam'ın o tertemiz, parlak ve mükemmel çehresi.." .
Müslümanlar, Kur'an'ın hakikatlerinden ve İslamın temel hedeflerinden fersahlarca uzak düşkünlerinin, bugün Islam olarak bildiklerinin Muhammed'im getirdiği ve parlak ve benzersiz bir medeniyet meydana getiren öğreti olmadığının, İslam'a bir aksesuar yapıldığının ve ona sayısız hurafeler bulaştırıldığının farkına varmışlardır.
Sayfa 19 - Fecr YayıneviKitabı okudu
Reklam
İran "İslam düşüncesinin parlak merkezi", Türkiye ise "İslam'ın gücünün tecelli merkezi" idi.
Sayfa 227Kitabı okudu
İSLAM KAHRAMANI MUHAMMED
Eğer Muhammed,sadece dağınık vahşi Arap kabilesini birleştirse ve 20 yıl geçmeden onları muhteşem İran ve Roma imparatorluklarını yenecek kadar güçlendirseydi,hiç şüphesiz tarihin gözle görülür en büyük olaylarından birini gerçekleştirirdi.Ama o zamanda Muhammed'i İskender gibi büyük bir "olay çıkaran adam"sayardı.Fakat İslam'da her şeyden daha az önemli olan şey,onun parlak askerî fetihleridir.Bu yüzden Muhammed adı,tarihin zihninde hiçbir zaman Cengiz,İskender,Sezar,Atilla çağrışımı yapmaz.Muhammed ile aralarında büyük fark olmasına rağmen onu yalnızca Musa,İsa,Buda,Zerdüşt,Sokrat ile mukayese eder.
Müslümanlar, Kur'an'ın hakikatlerinden ve İslamın temel hedeflerinden fersahlarca uzak düştüklerinin, bugün Islam olarak bildiklerinin Muhammed'in getirdiği parlak ve benzersiz bir medeniyet meydana getiren öğreti olmadığının, İslam'a bir aksesuar yapıldığının ve ona sayısız hurafeler bulaştırıldığının farkına varmışlardır.
Bizim inancımıza ve tarihin de açıkça gösterdiğine göre toplumumuz bir yeniden doğuş gerçekleştirirse, bu ölü İslam toplumu, ilk dönemdeki parlak doğuşunda olduğu gibi, güclü, verimli ve gelişime açık bir hayata kavuşacaktır.
Reklam
İslam peygamberinin sözü şuydu: " Allah, peygamberlerin mezarını ibadet yerine çeviren kavme lanet etsin." Bu tarz bir düşüncenin Hegel, Nietzsche, Schiller, Spengler hatta Lenin gibi en parlak çağdaş filozofların ve Maoist, Stalinist, Marksist, Titoist, Trockist devrimci aydınların, hepsi de özel bir isme yapışık, bir lider ve üstün insana iliştirilmiş okulun alameti olan "izm"ler ve "ist"lerin e-mail çeşidinin sözlerinde geçenlerden ne kadar uzaktır.
Sayfa 223Kitabı okudu
Bütün dinlerin şekli değiştirilmiş ve içinden çürütülmüştür. İslam’a bakın. Kureyş ona karşı durduğu zaman, o büyüyen, parlak, yüce, güçlü ve vakur bir toplumdu. Fakat, aynı düşman müslüman olup da bir dost postuna bürününce, durum değişti. Her şey bütünüyle tersine döndü. İşte bunun için, islam, hristiyanlık ve Yahudiliği değiştirip, gerçek yolundan saptıranın savaşlar ve kavgalar olmadığını söylüyoruz. Fakat, hz. İsa’nın dediği gibi, yahudi dinini tahrif eden yahudi Hahamlar idi. Hristiyanlığı değiştiren Papalık idi. İslama gelince onu bozan bizler olduk.
Sayfa 101Kitabı okudu
"Tarih boyunca başkaları gelip ekmeğini talan etsin diye açın açlığını daim kılmak için kurulan, fakirliği üreten (Eğer, fakirliğin bekçisi olan ve insanları uyutan bir dindi, dersek doğru demiş oluruz. Nitekim tarih boyunca icraatı hep bu olmuştur.) ve onun bekçiliğini yapan bir din hakkındaki yargılarımız hiç şüphesiz doğrudur. Ancak nasıl olur da Ebuzer'i yetiştiren din hakkında da aynı şeyi düşünürüz? Ebuzer, İslam'ın o tertemiz, parlak ve mükemmel çehresi; Peygamber'in yetiştirdiği şahsiyet, hiçbir şeyi olmayan Ebuzer. Ne rengi ne ırkı ne sermayesi ne okur yazarlığı ne de kültürel eğitimi... Hiçbir şeyin etkisinde değildi. Tercüme de değildi! Her şeyden arınmış insanî bir ruh. Sahip olduğu her şey bu fabrikanın, bu kitabın ve bu öğretinin ürünüydü. Tamamıyla orijinal. İşte bu dinin inşa ettiği bu kişi şöyle der: 'Evinde yiyecek bir şey olmadığı halde, kılıcını çekip de insanlara saldırmayan kimseye şaşarım!"
Sayfa 58 - Fecr Yayınları, 11.baskı, 2017.Kitabı okudu
İran "İslam düşüncesinin parlak merkezi", Türkiye ise "İslam'ın gücünün tecelli merkezi" idi.
Reklam
Aynı anda iki cephede birden savaş açar. Bir yandan, kendi çevrelerinde bir örümcek ağı ören, cami ve medresenin bir köşesine çekilip,toplum içindeki her türlü entelektüel gelişmeye karşı olumsuz bir tavır takınan, kendilerini ve İslam'ı parlak hakikatını karanlık bir perde arkasına gizleyen aşırı gelenekçilere karşı; öte yandan da, yeni Skolastisizmi kendilerine sığınak yapan köksüz ve taklitçi aydınlara karşı savaşır.
Tarih boyunca, aç olan, aç kalsın, ekmeği elinden alınsın ve fakirlik var olup devam etsin diyen bir dini, Ebu Zer'in dini ile aynı tutabilir miyiz? O Ebû Zer ki, İslâm'ın parlak yüzüdür, bizzat Peygamber'in (s) terbiyesi ile yetişmiştir. Onun, ırk, sermaye ve kültür adına hiçbir șeyi yoktu; o, kâmil bir insan olmaktan başka hiçbir şeye sahip değildi. O, hak din tezgâhının kitabının ve okulunun ürünüydü. O şöyle diyordu: "Evinde yiyeceği olmayıp da kılıcını alıp sokağa fırlamayana şaşarım!"
Nübüvvet > Hilafet > Saltanat
İslama en uygun yönetim şekli; Şeriatın hayat bulduğu, Hilafetin varolduğu 6 asırlık islam çınarını onurluca dimdik ayakta tutan Saltanattır. Nübüvvetin devamı olan Hilafeti ancak; Kuran'ın parlak nuru ve cihat şuuru ile yetiştirilerek başa getirilecek (Peygamberin Varisi) olan Şura sahibi, Onurlu ve Cesur kişinin saltanatı ayakta tutacaktır. "Demokrasi şirktir." Dediğimde demokrat müslüman bozuntusu "Muaviye ve Yezit çok mu liyakatlıydı." diyerek saltanatı kötülemeye başlıyor. "Saltanatta en azından Şeriat mümkün ve 1000 yıldırda örneği mevcut." Dediğimde ise bu seferde "Arabistanda ve İranda da şeriat var." diyerek şeriatı (Kur'anı) kötülemeye çalışarak içinde ki küfrü izhar ediyor. Müslümandan demokrat olursa işte böyle laik kafir olur. MÜNAFIK Şeriatın bir hakikatine bin ruhum feda olsun. Zulme rıza zulüm, küfre rıza küfürdür (Said-i Nursi)
Tarih boyunca başkaları gelip ekmeğini talan etsin diye,açın açlığını hakim kılmak için kurulan, fakirliği üreten ve onun bekçiliğini yapan bir din hakkındaki yargılarımız hiç şüphesiz doğrudur. Ancak nasıl olur da Ebuzer'i yetiştiren din hakkında da aynı şeyi düşünürüz? Ebuzer, İslam'ın o tertemiz, parlak ve mükemmel çehresi; Paygamber'in yetiştirdiği şahsiyet, hiçbir şeyi olmayan Ebuzer. Sahip olduğu her şey bu fabrikanın,bu kitabın ve bu öğretinin ürünüydü. İşte bu dinin inşa ettiği bu kişi şöyle der: ''Evinde yiyecek bir şey olmadığı halde, kılıcını çekip de insanlara saldırmayan kimseye şaşarım!"
Evet, hareketler her zaman halkın içinden çıkmıştır. Çünkü aristokrat sınıf ve egemen kesim, sahip olduğu konumu korumak için daha çok muhafazakarlığın eteğini bırakmaz ve toplumsal şartlarda herhangi bir değişiklik meydana gelmesin ve sayısız menfaatleri tehlikeye düşmesin diye çabalar. Bazen bu kesimden bir ya da birkaç kişi mahrumların, yoksulların ve inanç yolunda savaşanların hareketleriyle beraber olmuşsa bu çok istisnai olmuştur. Bilim adamlarıyla alimlerin çoğu da kazandıkları şöhret ve konum nedeniyle aristokratlaşmaya başlar veya kimileri ilmini onların çıkarlarının korunmasına istihdam eder. O halde kendimiz işe koyulmaktan, sadece Allah'ın dininden ilham almaktan, İslam'ın kurtarıcı nizamını ve yitirilmiş parlak medeniyetimizi ihyaya çalışmaktan, İslam'ın şu anki durumunu baştan ayağa değiştirecek bir değişim (gerçekleştirmek]ten ve hakikat ve doğruluk yolunu arayıp bundan sonra önümüzde bulunan dünya ve ahiret saadetini temin etmekten başka çaremiz yok. Bunun için öncelikle bilginin keskin silahıyla donanmalı, ileri bir İslam ekolünü planlamalıyız.
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.