Birden fark edersin, hiçbir nedenin yoktur. Çirkin değilsindir mesela, iğrenerek bakılacak kadar. Anlatılacak bir serüvenin yoktur Roquentin gibi yahut birine hiç tokat atmamışsındır yeraltı adamı gibi.
Kendini, bir sokakta hiçbir şeyi umursamadan ağlayan, arka masada oturanların duymasından çekinmeden konuşan, çoğunluk tarafından sevilmeyen, siyası parti veya futbol takımı fanatiği belki de gerçek iman sahibi insanları kıskanırken bulabilirsin. Onların ‘yaşadığı’ bu yerde sen sadece bir seyircisin. İşte tam bu noktada yalnızlığın, dibe ulaşman, reddedişin veya yansızlığın seni farklı kılmaz.
‘’ Oyun bitti, büyük şenlik, ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti. Dünya yerinden kımıldamadı ve sen değişmedin. Kayıtsızlık seni farklı kılmadı.’’
Kitap seni anlatıyor işte ya da beni ne fark eder. Herkesin bir nedeni yok mu ? Gelecek, düşünmene vakit bırakmayan gündelik telaşlar, güneşin doğuşu, dişe gelmeyen heyecanlar, her gün gittiğin bir yerde sana gülümseyen insanlar değil midir, senin ya da benim varolmayı sürdürüşümüzün nedeni. Uyuyan Adam’ın düşünceleri hepimize bir yerden tanıdık gelicektir.
İkinci tekil şahıs bir anlatım. Sizi direkt içine alan bir yapıya sahip ne var ki hiçbir şey olmayacak: hiçbir mucize, hiçbir patlama beklemeyin.
‘’Yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, her şey yeniden başlıyor, her şey başlıyor, her şey devam ediyor.’’
Ve cevabı bilen zaman akmaya devam etti.