Düşünmüş, hayal etmiş, tamamlamış ya da tamamlamamış olduğum ne varsa – bütün hepsi sonbaharla gidecek, tıpkı yere saçılmış yanık kibritler gibi ya da buruşturulup top yapılmış kâğıtlar, büyük imparatorluklar, bütün dinler, eğlence olsun diye, uyuklayan çöküş çocuklarını yaratmış felsefeler gibi. İnsanlığıma dair ne varsa – özlemlerinden yaşadığım sıradan eve, bana ait tanrılardan gene bana ait patron Vasques’e dek, hepsi sonbaharla gider,
hepsi sonbaharın kayıtsız yumuşaklığında gider. Her şey sonbaharla gider, evet, sonbaharla her şey gider.