Ne kimseyle muhatap olasım var ne gereksiz senli benli olmaya lüzum duyuyorum, eskiden samimiyetine inandığım insanları artık genellemelerle uğurluyorum, hiç kimseye ne bir paye veriyorum ne bir ödün, hayata dair yüksek beklentilerim de çoktan realizm ile tanıştı; bir tuhafım.
birspinoza
1 Mayıs.. Birçoğumuzun yetiştiren babalarımızın elleri gibi... Anadolu coğrafyası gibi pürüzlü... Emeğin, çilenin, ıstırabın, tevekkülün, alın terinin, kanââtin ama buna rağmen harama tenezzül etmemenin nişanesi gibi... Dünyada bundan daha kutsal bir el olamaz öpülesi.... Dünyada daha ihtirama layık bir el olamaz hürmet edilesi...
Babamın
Tarih okumayan geçmişini bilemez, geleceğini göremez!
["Kadınlar değişmezse, eğitilmezse, cesaretlenmezse bir ülkede değişim de devrim de olmaz"]
Bu alıntı ile başlamak istedim.Yıllar geçse de bu cümle hâlâ önemini koruyor!
"Keşke.."
Keşke Yakın tarihimize ışık tutan ,irdeleyen,bazen eleştiren,okurunu da o yıllara götüren, yaşatan bir kitap.
Köy Enstitüleri'nin
Hollanda’nın Mona Lisa’sı ya da ‘Türbanlı Kız’.
(Orijinal Flemenkçesi: Het Meisje met de Parel).
Sarı başlığı, kulağına taktığı inci küpesi ile gizemli bir kızın hikâyesi. Flemenk ressam Johannes (Jan) Vermeer’in en sevdiğim tablosunu tarihi bir kurguyla sunan bir roman. 16 Yaşındaki Griet’in gözünden, 60’lı yılların Hollanda’sında. Tablonun
Bu kitabı üniversitenin ilk senesinde okumuştum. Ufkumu açan, düşüncelerime, hayata bakış açıma temel oluşturan bir kitap. Çalıştığım yerde yönetici olmama rağmen hak arayanlara her zaman sempati duymama neden olan kitap. Beni derinden etkileyen ve kitabın başından sonuna kadar unutulmaz bir duygu seli yaşatan bir kitap oldu. O yüzden de bu kitabı