Sultan Abdülhamid Han ve Çanakkale...İngilizlerin Çanakkale’ye saldıracaklarını öğrenen ittihatçılar beylerbeyi sarayına tahttan indirdikleriAbdülhamid Han’ın yanına giderek şöyle diyorlar;İngilizler Çanakkale'yi geçerse İstanbul'u koruyamayız Payitaht'ı Anadolu’ya taşıyacağız siz nereye gitmek istersiniz?Ulu Hakan; İngilizler Çanakkale'yi geçemez ben orayı tabyalarla güçlendirdim imkânı yok. Boğazı geçemezler, şayet geçecek olurlarsa dedem Fatih İstanbul'a girdiğinde Bizans Kralı Konstantin surlarda silahıyla öldü.Ben Konstantin’den aşağı değilim, ben de gerekirse askerlerimle çarpışarak ölürüm, yıkılın! Ben hiçbir yere gitmiyorum.
...
Bu arada Abdülhamîd'e başvurdular ve dediler :
-Devlet merkezinin Eskişehire kaldırılması ihtimali vardır. Hattâ bu iş için gerekli hazırlıklar da yapılmaktadır. Şevketlû biraderiniz Sultan Reşad Hazretleri, sizi düşman eline geçmesini mümkün gördükleri Pâyitahlarında bırakmayacaklarına göre, Anadolu'nun hangi köşesine çekilmek istediğinizi ve nereyi tercih buyurduğunuzu soruyorlar.
O zaman Abdulhamîd, bütün ümit kapılarını kapayan bu rûhî iflâs ve hezimet ânında, ayakta ve çarpıcı bir heybet içinde, tane tane şu cevabı verdi :
-Hiçbir yere kımıldamam!
Ceddim Fâtih Sultân Mehmet İstanbul'u fethederken, Bizans İmparatoru kaçmayı düşünmemişti. Ben Fatih'in soyundan bir Sultan olarak Bizans İmparatoru kadar da mı olamayacağım? Yerim, ceddimin fethettiği İstanbul'dur; ölürsem de yerim yine burası olacaktır!
-Bu ulvî cevap, İttihatçıların, o sözde gözükara (!) kahramanların yüreğine işledi. Onlar da İstanbul'u terketmemeye ve sonuna kadar mukavemete karar verdiler.
Ve netîce malûm...
Sırf Abdülhamid'in rûhî tekini sayesinde boşaltılmayan Pâyitaht ve çekip giden düşman...
"III.Selim gibi askeri yapı faaliyetlerine ağırlık veren Abdülhamid Han, artan subay ihtiyacını karşılamak amacıyla Bağdat'ta Şam'da Edirne'de Manastır'da bile harp okulları kuracaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kadroları hep onun açtığı okullarda yetişmiştir."
Tarihçi yazar Talha Uğurluel'in Sultan Abdülhamid Han hakkında yazdığı kitabın ikincisi "Payitaht'ın Son Sahibi Abdülhamid Han". İlk kitapta Sultanın kişisel hayatına ve iç dünyasına daha fazla değinen yazar bu kitabında Abdülhamid Han'ın tahta geçiş sürecini ve süreçte imparatorluğun yaşadığı sıkıntıları, tahta geçtikten sonra yaptığı icraatleri yine Sultanın iç dünyasına değinerek okuyucularına aktarıyor. Okuduğunuzda anlıyorsunuz o muhteşem Sultanı. Onu neden yalnız bıraktıklarını, bırakanların pis iç dünyalarını. Ayrıca kitabın içi resimlerle desteklenmiş. Bu yüzden okurken tarihçimizin sesini duyuyor, onunla birlikte anlattığı yerleri geziyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.
Kitabın konusu cumhuriyet tarihini öğrenmek isteyenler için farklı bir akış sunabilir kanısındayım. İlgililere tavsiye eder misiniz kesinlikle! Bu eserde sorulardan birisi de ilgililerini tabiî ki
Kitap kesinlikle çok kıymetli bir eser...
Tahsin Paşa'nın kendi anlatımı ile yazılmış , şahsen benim çok beğenmiş olduğum bir kitap. Başından sonunda bir göz gezdirdiğim vakit Ulu Hakan Abdülhamid Han'ın genel olarak Tahsin Paşa ile birlikte yaşamış oldukları siyasi , politik ve de uluslararası deneyimlerden bahsediliyor. Hele ki bu Tahsin Paşa'nın kendi anlatımı olunca bir başka doğrusu. Kitabın üzerinde de eklentilerinde gösterildiği üzere Payitaht Abdülhamid dizisi danışmanı ve de Tahsin Paşa rolüne hayat veren Bahadır Yenişehirlioğlu'nun yorum ve görüşleri de bu basımda yer almakta.
Kitabı okurken beni cezb eden detaylar genellikle Abdülhamid Han'ın zekâsı ve de "Siyasi Hamleleri" oldu. Sizlere de kesinlikle tavsiye ediyorum. Her kesimden ve her görüşten insanın okuması gereken harikulâde bir kitap.İyi okumalar dilerim...