Yedi yaşında dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin başına geçen bu adamın talihi kadar garip ve acı talih azdır. Gençliği birbirini kovalayan felâketler ve ıstıraplar içinde geçer. Tahta çıktığından birkaç gün sonra babasını âdeta gözünün önünde öldürürler. Sultan İbrahim'in, elinde Kur'an, o mürâi ve budala Sofu Mehmed
Sayfa 183
48 syf.
4/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Evet yine şaşırtmayan bir karakarga yayınevi kitabı daha,; kahramanımız 1976 yılında Almanya'dan İstanbul' a geliyor ve Payitaht'ta dönüşüm diye bir cümle kuruyor! Ya siz gericiliğe yemin mi ettiniz? Bu imparatorluk ağzı nedir? Bunu açıktan yapsanıza kitapta edebi alıntılar Peyami Safa (nazi sempatizanı) . Ahmet Haşim (edebiyatta her türlü ilericiliğe karşı) ve özellikle Ankara romanıyla sapla samanı birbirine karıştıran her cümlesinde gizli gizli devrim karşıtlığına soyunan Yakup Kadri. Çizimler vasat renk seçimleri kötü baskı kalitesi yine vasat, tavsiye edemiyorum!
Ankara Palas'ın Merdivenleri
Ankara Palas'ın MerdivenleriUmut Şumnu · Karakarga Yayınları · 20233 okunma
Reklam
Sinan'ın bir ömür izlediği güzergah göz ardı edilirse bütüncül bir bakış eksik olur. Mostar'dan Mekke'ye uzanan bir güzergâh... Drina Köprüsü'nden geçip, her gittiği beldede kubbeler yükselterek, Mağlova Kemerlerinde sular akıtarak, yeditepeyi taçlandırdığı eserlerle payitaht haline getiren, Şam'dan geçip Kudüs'e Kubbettü's-Sahra nakşını işleyen bir Sinan...
Sayfa 112
Ahmet Hamdi Tanpınar "Huzur"
Yalın Türkçe olmadığı için okumakta bi'hayli zorlandım, vaktinde Payitaht dizisini izleseydim biraz eski Türkçe aşinalığı olurdu belki 🤔 işin şakası, nasıl günümüzde konuşurken bazen İngilizce-Fransızca kelimeleri cümlelere yerleştiriyorsak Latince, Osmanlıca, Arapça kelimeler de kullanabiliz, fazla olduğu zaman anlama güçlüğü çekiliyor bizim
Roma
İnsanlar burayı her zaman Roma diye telaffuz etmemişlerdir."Urbis","Urb" yani "Şehir" demek yetmiştir.Tıpkı İstanbul 'a "Polis" dendiği gibi.Nitekim Osmanlı devrinde de"Der-Saadet","Der-Aliye", "Payitaht" gibi isimler söylenmiştir ve bunun nedeni de "Dünyada bir benzeri yok; varsa da pek kaale alınacak yerler değildirler"anlayışıdır.
Sayfa 185 - KronikKitabı okudu
İstanbul hükümetleri bazı ufak farklılıkara karşın genelde Saltanat ve Hilafeti muhafaza için galiplere, özellikle lngiltere'ye ödün venne politikasından hiç ayrılmamışlardır. Bir süre sadrazamlık da yapan Ahmet izzet Paşa, 1922 yılı Ocak ayında Hariciye Nazırı bulunduğu sırada Sadrazam Tevfik Paşa'ya sunduğu bir layihada
Reklam
Sultan Ahmet Camii Açılışı
“10 Haziran 1616, Bütün İstanbul meydana akmış gibiydi. Cemaat mi camiiye hayran, camii mi cemaate, kestiremedi. Heybetli bir mabet ve ihtişamlı bir insan seli. Tarihin olumlu olumsuz bütün yüküne boyun eğen Ayasofya’nın hemen karşısında mücevher gibi parlayan bir eser. Türklük için millî bir kimlik, İslâm için bir payitaht mührü. Marmara’dan şehre gelen ecnebi gemileri artık Ayasofya’dan önce onun kubbelerini göreceklerdi. Altı minaresi ve kademe kademe ihtişamıyla şehre ziynet olacak. Bin sekizyüz yükten fazla akçe harcanmış bir güzellik. Sultan iç mekânda ille de çini istemiş. Sedefkâr Mehmed Ağa da çinileri ışığın çok iyi kullanılmasına imkân tanıyan mavi bir aydınlığa dönüştürmüştü. Beş yıl boyunca İznik ve Kütahya’nın bütün tezgâhları ve ustaları Sultan Ahmet’in Camiisi için çalışmış, bahar dalları gibi, lâlesi, sümbülü, narçiçeği ve akantuslarıyla harika eserler üretmişlerdi. İçinde ise ehl-i hıref teşkilatının Uşak’ta, Demirci’de, Gördes’te ve Bünyan’da dokuttuğu yüzlerce halı. Her biri altın tellerle süslenmiş ipek ve yün halılar. Salalar sonlanırken bir hareketlenme oldu. Evet, Sultan Ahmet Han hazretleri camiisinin açılış merasimine geliyordu. Yanında da devlet erkanı, vezirler, ağalar, âlimler, efendiler, mimarbaşı.. Namaz öncesi Sultan kısa bir konuşma yaptı, Aziz Mahmud Hüdayî hazretleri duada bulundu ve camiinin bütün kapıları aynı anda açıldı. Cuma namazı ihtişamla kılındı. Allah yedi senede Sultanı mürüvvetine erdirmişti…”
Sayfa 243Kitabı okudu
İstanbul'dan ancak ölüm çıkar!
"Ben Selanik'ten de çıkmamalıydım. İstanbul'dan ancak ölüm çıkar. Kardeşim Sultan Reşad'a da tavsiye ederim, o da çıkmasın. Biz, 1453'te İstanbul kuşatmasında çarpışarak ölen son Roma İmparatoru Konstantin Dragazes'ten daha mı aşağıdayız! Osmanlı ailesinin bütün fertleri Payitaht'ta kalmalı, çarpışmalı ve burada ölmelidir. İstanbul'dan çıkarsak bir daha Payitaht'a giremeyiz. Sonra dedelerimizin yüzüne nasıl bakarız!"
Sayfa 7
302 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.