Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kahvesinden aldığı ikinci yudum daha büyüktü. Canını acıtan cümleler kuracaktı belli ki. Bense sadece susuyordum. Susmanın acıya en etkili yoldaş olduğunu babam ölünce öğrenmiştim. Henüz on altı yaşındaydım babamı kaybettiğimde. Annemle yan yana günlerce susmuştuk. Gözyaşlarımız, babamın kapı önünde duran, kapıdan girdiği an hemen giyebilsin diye burnu içeri doğru bakan yünlü terlikleri, annemin kırk yıllık el emeği dantel fiskos örtüsünün üzerinde kalmış kalın çerçeveli yakın gözlüğü, her pazar dünyanın en önemli işi ciddiyetiyle çözdüğü ama ömrü vefa etmediği için o pazar masa üstünde yarım kalan bulmacası babamın yokluğunun acısını yeterince haykırıyordu. Duvarlar konuşuyordu, her akşam âdeti üzere kahve içmek için oturduğu berjer koltuk konuşuyordu, masaya babam için koyduğumuz boş kalmış tabak konuşuyordu, gözlük, gazete, terlik konuşuyordu... Evde bu kadar çok acı ses varken bizim konuşmamıza zaten gerek kalmamıştı. Üstelik sardunyaya dadanan yaprak bitini bile ilaçlamaya kıyamayacak kadar kalbi sevgi pompalayan bir adamın ölüm nedeni kalp damarlarının tıkalı olması ise bunun ardından ne denilebilirdi ki? Biz de annemle susarak birbirimize yoldaş olmuştuk. Acının ağırlığını taşıyacak kadar güçlü kelimeleriniz olmadığında susmak yapılabilecek en ehven şeydi, beraber öğrenmiştik.
Sayfa 149Kitabı okudu
Sonuç: Ben çevre korumacılığını bahane ederek buraya kadar yazdıklarımı "Filistin Devleti'nin ilânı ve Türkiye'nin bu devleti ilk tanıyan ülkeler arasında yer alması nasıl yorumlanmalıdır?" sorusuna cevap olmak üzere yazdım. Eğer yazıyı yeni baştan ve bu gözle okuma zahmetine katlanacak olursanız birinci kez okuduğunuzdan daha ilginç bulabilirsiniz. Belki bu işlem sizin için pazar bulmacası değil, cumartesi bulmacası değil ve fakat bir cuma bulmacası yerine geçecektir. Vallahüalem.
Sayfa 52
Reklam
Susmanın acıya en etkili yoldaş olduğunu babam ölünce öğrenmiştim. Henüz 16 yaşındaydım babama kaybettiğimde. Annemle yan yana günlerce susmuştuk. Gözyaşlarımız, babamın kapı önünde duran, kapıdan girdiği an hemen giyebilsin diye burnu içeri doğru bakan yünlü terlikleri, annemin 40 yıllık el emeği dantel fiskos örtüsünün üzerinde kalmış kalın çerçeveli yakın gözlüğü, her pazar dünyanın en önemli işi ciddiyeti ile çözdüğü ama ömrü vefa etmediği için o pazar masaüstünde yarım kalan bulmacası babamın yokluğunun acısını yeterince haykırıyordu. Duvarlar konuşuyordu her akşam âdeti üzere kahve içmek için oturduğu berjer koltuk konuşuyordu, masaya babam için koyduğumuz boş kalmış tabak konuşuyordu, gözlük gazete terlik konuşuyordu... Evde bu kadar çok acı ses varken bizim konuşmamıza zaten gerek kalmamıştı.
Bir hikâyem var.
parsomenfanzin.com/2022/02/26/ula-... ULA OLUR MU Kİ? Mahallede kim taşınsa orada bitiverir Fahri. Mutlaka elden çıkarılacak bir şey vardır. Daha eli boş döndüğü görülmemiş. Koca buzdolabını tek başına sırtlamış. Tek nefes geçiyor önlerinden. Hey maşallah, sanırsın pazar çantası taşıyor mübarek. Üçe beşe bakmaz, bunu
144 syf.
·
Puan vermedi
GRİ GÜL & LÜTFİYE AYDIN
Öncelikle, çok dokunaklı ve yürek burkucu öykülerden oluşan bu kitabın yazarı, soyadı gibi aydın Sevgili Lütfiye Aydın'ı, Soner YALÇIN'ın cümleleri ile size tanıtmak isterim: "2 Temmuz 1993 olaylarında, yani Madımak vahşetinde yanmadan önce, kendini aşağı atarak kurtarmış ve hafızasını kaybetmiş bir edebiyat öğretmeni.. Madımak Oteli'nin 109
Gri Gül
Gri GülLütfiye Aydın · Can Yayınları · 200518 okunma
Reklam
LÜTFİYE AYDIN 2 Temmuz 1993 olaylarında, yani Madımak vahşetinde yanmadan önce, kendini aşağı atarak kurtarmış ve hafızasını kaybetmiş bir edebiyat öğretmeni.. Madımak Oteli'nin 109 ve 110 numaralı odaların pencerelerinden karşı binaya geçiş vardı. Buradan kaçan 31 kişi kurtuldu. Kendini, eşiyle birlikte, otelin boşluğuna atan yazar Lütfiye
Son Giden
"Bundan sonra ne yapacaksın" dedi, Süleyman. "Sen beni biliyorsun kalamam buralarda" dedim. Kalamazdım gerçekten de, gitmem lazımdı buralardan. Nereye, nasıl bilmiyordum. Ama gidecektim, kaçacaktım ya da onu biliyordum. Tek ihtiyacım olan üstümde gezecek bir mouse okuydu. Tek başıma hareket etmeyecektim herhalde. Eski model bir
Pazar Bulmacası
Amerikalı bir işadamının bürosu bir göktırmalayıcının yirminci katındadır. Adam her sabah asansöre girince on beşinci katın düğmesine basmakta, orada inip yirminci kata merdivenlerden çıkmaktadır. Ama akşamları evine dönerken asansörden arada hiç ayrılmadan doğruca zemin kata inmektedir. Acaba bu garip davrranışının sebebi nedir? - Akla gelen ilk olasılıklardan biri şu olabilir: Sabahları vakit azdır, cimnastik yapamamakta, sabah yürüyüşüne vakit ayıramamakta, kan dolaşımı için gerekli hareket ihtiyacını hiç değilse beş kat merdiven çıkarak sağlamaktadır. - Bir başka olasılık olarak, on beşinci katta bir ahbabına uğrayıp işten önce onunla bir sabah kahvesi içtiği akla gelebilir. - Belki de yavaş yavaş merdivenleri çıkarken çevredeki manzarayı seyretmekten hoşlanıyordur. - Yahut da yukarı katlardaki bürolar, aşağıdakilere nazaran daha ucuz olduğu için asansördekilere on beşinci kattaymış havası atıp bürosu oradaymış gibi iniyordur. Bir garip davranışın sebebine varmak için insanın muhayyilesini zorlayan varsayımlar daha da çoğaltılabilir. Ama bu adamın garip davranışının hiç de garip olmayan pek sade bir izahı vardır. Boyu bir elli beş olduğu için, eli ancak on beşinci düğmeye erişebilmektedir. İnişte zemin düğmesi en altta olduğu için ona rahatlıkla basıp güzel güzel aşağı inmektedir.
Sayfa 87 - YKY