404- Broad and Alien is the World - Ciro Alegr'a 405- Yaşayanlar ve Ölüler - Patrick White 406- Senin Köylerin - Cesare Pavese 407- Sicilya Konuşmaları - Elio Vittorini 408- Yabancı - Albert Camus 409- Yürek Yangını - Sandor Marai 410- Satranç - Stefan Zweig 411- Boncuk Oyunu - Hermann Hesse 412- Yusuf ve Kardeşleri / 4. Cilt - Thomas Mann 413-
BBC Tarafından Tavsiye Kitaplar -Kimlik Sevilen -Toni Morisson Küçük Şeylerin Tanrısı - Arundhati Roy İnci Gibi Dişler - Zadie Smith Sırça Fanus - Sylvia Plath Bölük Pörçük Yaşamlar - Anne Michaels
Reklam
23 EYLÜL PAZAR
Uyumaya, insanları görmemeye müthiş bir gereksinim duyuyorum.
Sayfa 36 - Can YayınlarıKitabı okudu
9 Teşrinisani [22 Kasım] Pazar. Dışarı çıktım, köyün haline baktım. Dört yüz kadar hane var. Muntazam bir köy, ahalisi hep ermeni imiş, Rusya'ya firar etmişler. Buğday, un, patates pek bol. Çoktan beri aç olan askerler etrafa dağıldılar. Sürekli yiyorlar. Bulgur, turşu, mercimek, peynir, yağ bulanlar da var. Saman altına gömülen bohçalarla eşya çıkıyor. Köy kilisesi ağzına kadar buğdayla dolu. Bu karmaşa içinde Mehmetçiğin biri kilisenin çan kulesine çıkmış çan çalıyor. Saat beşe doğru fırka kumandanı geldi, askerin umrunda bile değil. Herkes bildiğine gidiyor.Kimi ekmek pişiriyor, kimi buğday kavurmak, bulgur haşlamak, patates pişirmek ile meşgul. Değil fırka kumandanı, Sultan Reşat gelse umurlarında değil. Ben ise boş durmadım, bizim Sıhhiye Bölüğü'nü yağmaya çıkarttım. Bir çuval odun, bir o kadar bulgur, yarım çuval patates, doktorun hayvanı için bir parça arpa, bir iki okka yağ, soğan bulmuşlar geldiler.
Köylüler geçiyordu bir yandan öbür yana, eli kürekli, omuzu heybeli, kucağı çocuklu köylüler, kadın erkek kaynaşıyorlardı. Tırpan ırgatları uç verdi caddenin alt başından. Urbaları yırtık, yamalı, dudakları yalama, lastik ayaklı ırgatlar... Tırpan, çekiç, örs, masat, ekmek torbası kuşanmışlardı. Güneşi yara yara gidiyorlardı. Tırpanların çengel çelikleri havada dönüyor, güneşte parlıyordu. Sapları ters çevirmiş, elceklerden sıkıca kavramış gidiyorlardı; kollar sıvalı, göğüs bağır açık, tunçlaşmış alınları, yorgun adımlarla gidiyorlardı. İçlerinde çocuk irgatlar da vardı, dirgenli tırmıklı. Araçlarını onlar özenle kavramışlardı. Uzak yerlere dağ köylerine gideceklerdi, iki gün mü, üç gün mü gideceklerdi. Gözüne Sinekdağını kestirenlerin bir haftalık yolları vardı. Bir oraya varsalardı gerisi kolaydı. Irgat pazarında toplanırlardı. Ağalar dallı gövdeli yiğitleri seçer alır, zayıfı çelimsizi, hastalıkları beğenmezlerdi. Ama diretecekti yiğitler, Ya hep ya hiç. Biz birbirimize söz vererek, dalvererek çıktık köylerimizden. Anca beraber, kanca beraber! diyeceklerdi. Evdeki pazar çarşıya uyacak mıydı? Kentlerin sokakları, dağların yamaçları ırgat seli kaynıyordu, sel olup akmışlardı, ırgat olmuş bitmişlerdi onca yoksul köylüler, işsiz köylüler. Ağalar yanaşmazsa zayıflar, hastalar tırmık ırgatlığına boyun eğeceklerdi çaresiz. Tırmık ırgatlarının ücreti çok düşüktü, tırpan ırgatının yarım günlüğü! Ayrıca bir paket tütün hakları da yoktu gün doğadan doğana!..
Sayfa 220
144 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
#okudumbitti #kitapyorum #barışıngünlüğü 144 Sayfa . "Yaşam bir oyundu. Hepimiz oynuyorduk." . 08 Mayıs , Pazar "Anı yazmak,
Barış'ın Günlüğü
Barış'ın GünlüğüHamdullah Köseoğlu · Bu Yayınları · 201117 okunma
Reklam
114 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.