Yalnızım. Evde onsuz [ölen annesi] ilk pazar sabahı. Bütün hafta boyunca günlerin geçişini hissediyorum. Onsuz geçen zamanların uzun akışıyla karşı karşıyayım.
türk tarih kurumunun bastığı güzel kitaplardan.. (=
-ön bilgi-
ağustos 1526da mohaçtaki meydan savaşında ordusu osmanlıya mağlup olan macar krallığının başına aralık 1526da I. ferdinand seçilir. macarlar, almanların I. ferdinandı destekleyeceğini ve I. ferdinandın orta avrupadaki türk ilerleyişini durduracağını düşünür.
I.ferdinand macaristan kralı olduktan sonra rakibi (kanuninin desteklediği)
“Günahları Bunlarmış!”
Şam bölgelerinden birinde şehitlerin bedenlerini ararlarken, kardeşlerimiz 16 yaşındaki bir gencin bedenini buluyorlar.
Cebinde de küçük bir not defter buluyorlar. Bu not defterine genç bir hafta boyunca işlemiş olduğu günahları kaydetmiş. (Keşke onlara günah diyebilseydik!)
• Pazartesi: Abdestsiz olarak uyudum;
• Salı: Yüksek sesle güldüm;
• Çarşamba: Teheccüd namazını acele acele kıldım;
• Perşembe: Oynarken, ben bir gol attım ve bununla gurur duydum;
• Cuma: Rasûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem’e 1000 salâvât getirmek yerine sadece 700 yapabildim.
• Cumartesi: Birisi bana selâm verdi ve benden hızlı davrandı. (Ben selâm veremeden o verdi.)
• Pazar: Sabah dualarını unuttum.
Bu genç şehitten ders almamız gerekiyor.
Allah Celle Celâlüh buyuruyor ki:
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ
“Rabbine hamd ederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile.” (Nasr Sûresi, 3)
Ya Rabbi! Bizleri de bütün Müslümanları da böyle şuurlandır! En büyük nimetin yüce İslâmiyet’i kalbimizden ve ruhumuzla ve bedenimizle yaşamayı nasip et!
Âmîn, velhamdü lillâhi Rabbil âlemin! Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed!
ANZAK KESİMİ. 8 Ağustos 1915 Pazar. Avustralyalı muhabir C.E.W. Bean'ın günlüğü:
"Bu topraklara basalı 15 hafta oldu. Bugün hayatımda gördüğüm en alçakça davranışlardan birine tanık oldum. Sığınağın hemen karşısında 100 Türk ve 2 Alman esirinin barındırıldığı tutukevi çevresine benzin döküp tutuşturuldu. Çok yakın gelen dev alevler karşısında zavallı esirler tutukevinin en uç köşesine üşüştüler. Bu görüntüyü seyredip gülüşenler arasında İngilizler de, Avustralyalılar da vardı. Bu işi yapanın ağzını burnunu dağıtacak onurlu bir kişi yok mu acaba? Bu iş dün de yapılmıştı çünkü. Oysa bildiğimiz kadarıyla Türkler esir düşen subay ve erlerimiz iyi davranıyorlar."
Kitap gerek aldırdığı notlar, gerekse bitirmem akabinde yazmama müsaade etmeyen iş yoğunluğu nedeniyle epey bir zamanıma mal oldu, işbu nedenle okuduklarımı unutmamak adına aldığım kısa notları aktarmayı kendi yorumuma öncelik tutuyorum. Zaten kırka yakın alıntı aktardığım için bunları özet geçiyor ve uzun kimi sinematik anları da okumasını okura
103 sene önce biga ve dolaylarında yaşananlara dairdir.
uluğ iğdemirin yazmış olduğu bu kitap aslında bir günlük. şöyle ki, uluğ iğdemir 1919 senesinde çanakkale ilk öğretmen okulunu bitirir ve bigaya, osmangazi numune mektebine, atanır. uluğ iğdemirin burada görev yapmaya başlamasından bir süre sonra biga merkezli II. anzavur ahmet ayaklanması başlar. (şubat 1920)
işte bu II. anzavur ayaklanması