Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Pek çok üniversite öğretim üyesinin de tanıklık edebileceği gibi, üniversite öğrencilerinin çoğu İç Savaş’ın değil de Nazi holokostunun hangi yüzyılda yapıldığını ve kaç kişinin öldüğünü daha iyi bilmektedir. Aslında, bugün üniversite dersliklerinde yankılanan tek tarihsel olay, Nazi holokostudur. Anketler, Amerikalıların çoğunun Holokost’un Pearl Harbor baskısından ya da Japonya’ya atom bombası atılmasından daha iyi bildiğini göstermektedir.
Sayfa 31 - KutadguKitabı okuyor
168 syf.
·
Puan vermedi
·
34 saatte okudu
Kitap, 20. yüzyılın başlarında Amerika'ya göç eden fotoğrafla eşlenmiş Japon gelinlerin hikayesini anlatıyor. Bu kadınlar, hiç tanımadıkları erkeklerle evlenmek üzere yola çıkıyorlar ve Amerika'ya vardıklarında kendilerini büyük bir hayal kırıklığı içerisinde buluyorlar. Beklentilerinin aksine, kocaları çoğunlukla düşük gelirli işler yapan, fakir ve zor şartlarda yaşayan erkeklerdir. Hiç de öyle fotoğrafta göründükleri gibi de değillerdir Kitap, Japon kadınların Amerika'daki zor hayatlarını, çocuk yetiştirme mücadelelerini ve Pearl Harbor saldırısının ardından yaşadıkları toplama kamplarını ele alıyor. Yazarın ritmik ve tekrarlayan cümle yapısı, okuyucuyu bir tür meditasyona çeker gibi, hikayenin içine derinlemesine dahil ediyor. Anlatım tarzı, kitap boyunca süregiden bir hipnotik akış yaratmış. Tekrarlayan ritmik cümleler, kitabın nasıl aktığını bile anlamadan okumanızı sağlıyor. Yazar, bu hikayeyi anlatırken alışılmadık bir anlatım tarzı kullanıyor. Kitap, tüm kadınların birlikte konuştuğu bir “biz” diliyle yazılmış. Bu anlatım tarzı, okuyucuyu bu kadınların deneyimlerine daha derinden dahil edip, bireysel karakterlerden ziyade topluluğun genel deneyimine odaklanmasını sağlamış. Bu tarzda yazılmış bir kitap daha önce hiç okumamıştım. Benim için farklı bir deneyim oldu. Ben kitabı beğendim ancak bu anlatım tarzından dolayı okurları ikiye bölecek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okumayı düşünürseniz kitabın yazılış şeklini göz ardı etmemenizi öneririm
Tavan Arasındaki Buda
Tavan Arasındaki BudaJulie Otsuka · Domingo Yayınevi · 2018630 okunma
Reklam
Japonlar 1941 yılında Pearl Harbor'a saldırdığında, Amerikalı liderler göründüğü kadarıyla bu saldırının sebepsiz olduğuna samimiyetle inanıyor ve suçu tamamen Japon milliyetçiliğine atıyordu. Ama Japon milliyetçiliğinden kim sorumluydu ki? Birleşik Devletler'de 1853 yılında -dünyadan kendi halinde bırakılmaktan başka hiçbir şey istemeyen bir ülkeye dalıp sonra da kendi isteğiyle çekildiği köşesinden çekip çıkarmak için onu tahammül edilmesi zor "eşitsiz anlaşmalar" imzalamaya zorlayan- devletlerinin Japonya'yı nasıl aşağıladığının farkında olan birileri varsa bile 1941 yılına gelindiğinde o kişiler bu konudaki kabahatlerini tümden unutmuştu. Bugün bile çok kısa Amerikan tarihsel hafızasına sahip Amerikalılar, kendileri için anlamlı geçmişi bin yıl hesabıyla düşünen bir halkla nasıl empati kurabilir ve o halkın bir kışkırtmanın yanıtını vermek için seksen sekiz yıl sabırla beklediğine nasıl inanabilirdi ki? Yine de bu süreç boyunca Japonya ne yaptıysa Batı'dan öğrendiklerini yapmıştı.
Sayfa 146 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Çok garip değil mi?
Bugün üniversite dersliklerinde yankılanan tek tarihsel olay, Nazi holokostudur. Anketler, Amerikalıların çoğunun Holokost'u, Pearl Harbor baskınından ya da Japonya'ya atom bombası atılmasından daha iyi bildiğini göstermektedir.
GününFİLMİ
Pearl Harbor 2001 (Ben AFFLECK )
Ötekiyse kötü müdür ?
Princeton öğrencilerinden çeşitli etnik grupları tanımlayan tipik özelliklerin olduğu uzun bir listeden seçim yapmaları istenmiş. 1951'de, Pearl Harbor'ın üstünden çok da uzun zaman geçmeden Japonlar, "taklitçi, sinsi, aşırı milliyetçi, güvenilmez olarak yaftalanmış. 1967'deki listedeyse, “çalışkan, hırslı, verimli, zeki, yenilikçi” sıfatları yer almış. 1951'de zenciler, “batıl inançlı, müzikal, tembel, cahil, zevk düşkünü” olarak karakterize edilmiş. 1967'deyse liste, “müzikal, tasasız, tembel, zevk düşkünü, gösterişçi” şeklinde değişmiş." Siyahiler için kullanılan klişeler pek övgü niteliğinde olmasa da Princeton öğrencileri için nerdeyse tamamen yabancı bir "ulus için ifade edilenler kadar küçültücü değil: “Türkler üç nesil Princeton'lılar tarafından zalim, hain, şehvetli, cahil ve pis olarak karakterize edilmiş, öte yandan tek bir Princetonlı bile gerçek hayatta bir Türkle tanışmamış." Bu, psikolojik mesafenin istenmeyen karakteristik özellikler atfetmeyi kolaylaştırmasına bir örnektir.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
Birkaç yıl önceki unutulmaz bir polemikte Gore Vidal, Amerikan Yahudi Komitesi yayın organı Commentary'nin ikinci editörü Norman Podhoretz'i Amerikalı olmamakla itham etti. Kanıtı ise, Podhoretz'in "Cumhuriyetimizi etkilemeye devam eden tek büyük trajik olaya", İç Savaş'a, Yahudilerin kaygılarından daha az önem atfetmesiydi. Ancak Podhoretz, belki de kendisini itham eden adamdan daha Amerikalıydı. Amerikan kültürel ortamının merkezinde artık "Eyaletler Arası Savaş" değil, "Yahudilere Karşı Savaş" yer alıyordu. Pek çok üniversite öğretim üyesinin de tanıklık edebileceği gibi, üniversite öğrencilerinin çoğu İç Savaş'ın değil de Nazi holokostunun hangi yüzyılda yapıldığını ve kaç kişinin öldüğünü daha iyi bilmektedir. Aslında, bugün üniversite dersliklerinde yankılanan tek tarihsel olay, Nazi holokostudur. Anketler, Amerikalıların çoğunun Holokost'u, Pearl Harbor baskınından ya da Japonya'ya atom bombası atılmasından daha iyi bildiğini göstermektedir.
Avustralya'yı koruyacak Britanya gemilerinin yokluğunda, Amerika'nın Pearl Harbor'daki donanma üssünü bombalayan aynı uçak gemileri 19 Şubat 1942'de Avustralya'nın Darwin şehrini de ağır bombardımana tabi tuttu.
Sayfa 298 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
"Yahudi örgütleri 1940'larda New York'ta bir holokost anıtı fikrini reddettiler. Onlara göre böyle bir anıt Yahudi halkının zayıflığının daimi bir anıtı hâline gelecekti." 70'lerde holokost sadece bir Yahudi anması değil bir ABD anma günü de olmuştu. 1995'te yapılan bir ankette katılımcıların %97'si holokostun ne olduğunu bilmişti. Bu Pearl Harbor'ı, iki atom bombasını ve Sovyetlerin ABD tarafında savaştığını bilenlerden epey fazlaydı.
Alman Dehası
Alman Dehası
Peter Watson
Peter Watson
Keza Hawai de 1898'de ABD'ye ilhak edildi. 1778'de Kaptan James Cook tarafından keşfedilen adalar, balina avcılarının uğradıkları birer liman olarak kullanılmaktaydı. 19. yüzyılın ikinci yarısında bu adalarda Amerikan sermayesi ve ekseri göçmen işgücüne dayanan şeker sanayisi gelişti. Hawai şekerine, 1876 Mütekabiliyet Anlaşması’yla
Sayfa 470Kitabı okudu
278 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.