ATEİSTLER ve GÖBEKLİTEPE...
Alıntı: @Ateist_TV: İlk insan Âdem, İbrahim’i dinlere göre 7 bin yıl önce yaratıldıysa; M.Ö 12 bin yılında Göbeklitepe’yi kimler inşa etti? Ne diyânet ne de imâmlar, Göbeklitepe’yi kimlerin inşâ ettiğini söyleyemiyor!? * İslâmî kaynaklarda Hz. Âdem’den günümüze 313 bin sene geçtiği söyleniyor; Müslümanların çoğu bunu bilmiyor ve İsrailiyatla amel ediyor, 7 bin sene diyorlar. Ateistler de şov yapacağım derken kendi hezeyanlarını sergiliyorlar. Peki Göbeklitepe’yi kimlerin inşa ettiğini ateistler söyleyebiliyorlar mı? Tabiî ki hayır. Hz. İbrahim’in ne zaman yaşadığını ateistler biliyorlar mı? Ne gezer, onlar da İsrailiyatla amel ediyor, M.Ö. 2000 falan diyorlar. Üstelik İbrahimî yazmayı bilmiyorlar. Apostrof falan ne alaka lan, Türkçe hocanıza ağır konuşayım sizin. Ateistler Müslümanlardan daha cahil! Tabiî bizim esas davamız Müslümanların cehaletiyle… Ne arkeoloji, ne paleontoloji Müslümanları hiç ilgilendirmiyor. Yahu siz nasıl Müslümansınız, hiç mi Kur’an okumuyorsunuz? Kur’an’ın neredeyse 3’te 1’i bu. Hiç mi merak etmiyorsunuz? İsrailiyat, geçmişin dünyası için faydalıydı; hurafelere ve efsanelere karşı dinî bir dayanak veriyordu. Fakat günüzmüde artık bilim diye bir şey var. İnsanoğlu genleri ve genetiği keşfetti. İsrailiyatın özellikle sonradan üretilmiş kronolojisine artık aptallar bile inanamaz! Cahillikle ateistlik yan yana olabilir. Ama cahillikle Müslümanlık yan yana olmaz. Oluyor gibi görünüyorsa, orada Müslümanlık yoktur; var gibi görünüyordur. Anlatıyoruz ama kime bilmiyorum. Herhalde çok uzak yarınlara!..
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
, adimlardergisi.com 25 Mayıs 2024
.... Aşkı savunmak zorundayız 14 Şubat 2008’de Avignon Festivali kapsamında düzenlenen “Düşünce Sahnesi” dizisi için Fransız gazeteci Nicolas Truong ile Fransız düşünür Alan Badiou arasında aşk üstüne kamuya açık bir sohbet gerçekleşti. Modern yüzyılda dört bir yandan tehdit altında olan aşka ilişkin bambaşka bir anlatı inşa eden ve sohbet
Reklam
Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun! peki, sen ne görüyorsun bakalım? insan, sadece insan. seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan. [zülfü livaneli-serenad]
Büyüklerimizin “Söz Taşıyan”a Verdiği Muhteşem Cevaplar…
Bir adam Ali bin Hüseyin Radıyallahü Anh'a; "– Falanca senin hakkında konuştu!” dedi. Cevaben: "– Eğer benim hakkımda söyledikleri doğru ise; Allah’ü Teâlâ beni affetsin. Eğer doğru değilse Allah’ü Teâlâ onu affetsin!" dedi. Bir adam; Hazreti Halid bin Velid Radıyallahu Anh'a: "– Falanca adam senin hakkında
öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor... Eskiden kendi ellerimle bile isteye duvar örerdim insanlara karşı küçüklükten beri belkide sanki böyle yapınca herkesten korunuyordum. çünkü saftım öyle biriydim ve insanlar bunu çok güzel kullanıyorlardı. güçlü olmak için sert bir tavır edindim. kimse kolay kolay yaklaşamıyordu böylece. bundan çok memnundum
Bir Dede Torun Hikayesi: Mona’nın Gözleri
🔗Detaylar: konumuzkitap.com/2024/05/bir-ded... Thomas Schlesser'in büyüleyici romanı Mona'nın Gözleri, okurlarıyla buluştu! Mona'nın Gözleri; Amerika, Kore, İtalya, Almanya dahil olmak üzere kitabın hakları kısa sürede 32 ülkeye satıldı. Fransa'da kısa sürede 36.000 adet satışı yakalayarak çok satan listelerinde üst sıralara kısa sürede yerleşmeyi başardı. Kalbinizi ısıtacak ve size ilham verecek bir kitap Mona'nın Gözleri. Sanatın ve insan ruhunun güzelliğine dair unutulmaz bir okuma deneyimi yaşamak istiyorsanız, bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederiz. 😍 Kitap:
Mona'nın Gözleri (Şömizli)
Mona'nın Gözleri (Şömizli)
Yazar:
Thomas Schlesser
Thomas Schlesser
Peki siz Mona'nın Gözleri'ni okumak için heyecanlı mısınız? 🧐
Reklam
Söylemler eylemlerle tutarlı olmayınca...
Aynı olay, aynı kıyamet herkeste aynı etkiyi yaratmaz. Ne demek bu? Deprem, çok büyük bir deprem yaşadık. O coğrafyada yaşayan yaşamayan herkes farklı etkilendi. Kombisini kapatıp soğukta oturan da, cebindeki tüm parasını bağışlayan da, koşarak yardıma giden de, koşarak soyguna giden de bizim insanımız. Aynı coğrafyada yaşayan, hemen hemen aynı inançlarla beslenen insanımız. Peki insanların bu kadar farklı davranmaya sevk eden sebep nedir? Ne ahlak, ne vicdan, ne de merhamet tamamen psikoloji. Gözlerimizin önünde bir vahşet yaşanıyor, uykusunu kaybeden de var, gününü gün eden de. İnsanın iyiliğe meyli vardır, yani bir insan daha önce çok ciddi suçlar işlemiş olsa bile çoğunluk tercih etme şansı olsa iyilikten yana tercihte bulunur. Bunca insan böyle bir iletişim çağında bunca kötülüğe şahit olup nasıl yaşayabiliyor. Duygularını ifade ederek içindeki duygudan kurtuluyor. Yani paylaşım yapmak, duyguyu açığa çıkartmak insanı hafifleştiriyor. Ne demek istiyorum! Diyorum ki elbette duygularımızı ifade edelim, ancak davranışlarımızda da değişikliğe gidelim. Hepimiz hayatın içinde katma değer yaratıyor ve bu katma değerlerle temel tüketim maddesi dahil harcama yapıyoruz. Lütfen ama lütfen en azından bireysel anlamda çalıştığımız kurumlar adına kendi ülkemizin ürünlerini tüketelim. Solcu- sağcı, faşist-sosyalist, sunni-alevi demeden. Çünkü biliyoruz ki, o silahların mermilerini biz finanse ediyoruz. "Eylemlerle, söylemler uyumlu olduğunda tüm dünya dönüşür." Chuang Tzu
Ben yalnızca kılıcımın üzerine düşmüştüm...
Arkun‘a göre intihar düşüncesi, girişimi ve eylemi bütün canlılarda var olan yaşam içgüdüsüne karşıt bir durum olarak görülmektedir. İntihar bilinçdışının ortasında oluşan bir yarıktır, bu yarıktan akan haz verici bir şarapı tatmaktır, anne karnıdır, hiç doğmamış olmaktır ya da anne rahmine tekrar dönmektir, bunu arzulamaktır. Bu dünya’da yaşamak
insanlar suan moda gibi metalci olarak geziyorlar, oysaki metal bir ruhtur onu icinde hissedersin birtakım isyanlari birtakim iyi diyecegin kotu diyecegin seyleri vucut buldurmaya calisirsin birtakim huzun bir takim tutku, hirs, sevinc, ask, ofke yasama istegi ve isteksizligi metal hissetmek yaşamaktır birtakim dusuncelere burundurursun kendini
Şükrü Erbaş üzerine birkaç kelam.
köylüleri niçin öldürmeliyiz şiiri pek sevilen şair. türkiye'de son yıllarda aşağılık bir seçkincilik sevdası belki bu ilgiyi tetiklemiş olabilir. bu seçkincilik üzerine uzun bir konuşmayı ise şimdilik ertelemeyi ve erbaş'ın meşhur şiiri üzerine bir polemik yapmayı seçelim. erbaş'ın sorduğu "köylüleri niçin
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.