Yolculuğu tutarlı bir şekilde kaynağı kadar devam ettirip bağlantı kurabilirseniz, gerçekten etkileşime girdiğiniz anda daha çok kaynak gibi davranmaya başlarsınız. Doğası doğanız haline gelir, haliyle daha zeki bir sevgi sizin aracılığınızla ifade edilir. Peki kaynağın sizden yansıyan doğal nitelikleri nelerdir? Daha sabırlı, bağışlayıcı, şimdiki anda, bilinçli, farkında, iradeli, verici, özverili, sevgi dolu ve dikkatli olursunuz. Aradığınız şeyin zaten sizi aradığını fark edersiniz. Siz ona dönüşürsünüz, o da size dönüşür.
Sayfa 327 - DiyojenKitabı okuyor
Hatırlamıyorum, peki siz ?
“Ne şapşal çocuklar. Biz hiç bu kadar şapşal olmuş muyduk acaba? Hele başında kep olan o ufaklık!” deyip güldü, ama gerçekten çok eğlendiğini ayrımsayınca, “Tanrım bu gece çok güldüm. En son ne zaman bu kadar eğlenmiştim acaba?” dedi. Ardından da, “Gerçekten bu kadar uzun zaman mı oldu? Yıllar mı oldu?” dedi.
Reklam
- İkimiz de iki bin yıl önce yaşadığımıza göre o zamanda tanışıyor muyduk ? - Elbette tanışıyorduk . - Peki ben o zaman da subaydım peki ya siz neydiniz ? - Ok atılmayanlardan biri …
Peki deniz nerede?
Sekiz yıl Anadolu'da dolaştıktan sonra, sonunda İstanbul'a dönüyoruz, diye çoluk çocuk bizi bir sevinç almıştı. Bu anlattığım on yıl önce. İstanbul'a geldik, hiç olmazsa İstanbul'un tadını çıkaralım, deniz kıyısında bir ev tutalım, dedik. Ne mümkün... Deniz kıyısında bulamadık, denize yakın bir yer olsun dedik. O da olmadı...
Nesin yayınlarıKitabı okuyor
Peki ya siz?...
Sevdiğiniz işi yapmak güzeldir,iyi bilirim bu duyguyu, çünkü ben de istediğim işi yaparak hayatını kazanan o azınlıktan biriyim...
Sayfa 206 - EverestKitabı okuyor
"Medya patronlarının bazıları birer mafya gibi davranır, onu üzerseniz o da sizi üzer. Yaşlı bir annem ve babam var, bu işe direkt olarak dahil olmak istemiyorum Araz Bey. Ben kimseye haber vermedim, siz de benden kimseye bahsetmeyin. Size yalvarıyorum..." diyerek Araz'a bir kağıt uzattı Seden. "Peki bu ne?" diye sordu Araz kağıdı alırken. "Yarışmanın konumu ve aşağının haritası..."
Reklam
"Sizi incitmiş olabilirim, peki ama siz neden tanrıtanımaz bir günahkâr gibi davrandınız?"
Sayfa 136Kitabı okudu
Bayrak Edebiyatı Üzerine ;(!)
Bayrak dokunulmazının, hangi yolsuzlukları, hangi şiddeti, hangi suçları nasıl bir başka dokunulmaza çevirdiğini; ülkenin borç batağının, açık pazara çevrilmesinin, eğitim ve sağlıkta­ ki düzeyinin, hukuk boşluklarının, hak ihlallerinin, bayrakla nasıl sarılıp sarmalanarak sorgulanamaz hale getirildiğini bi­liyorum. Tarihinde on altı bayrak olan
Her iktidar adam öldürür mü?" "Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar." "Peki, iyi insanlar iktidara gelirse?" "Öyle şey olmaz!" "Neden?" Acı bir gülümsemeyle: "İyi insanlar iktidara gelemez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar." "Kusura bakmayın ama, sizin aklınız Hitler'e takılı kalmış. Her iktidar öldürür ne demek. Şimdi ben, saçma bir şey ama, iktidara gelsem öldürür müyüm sizce." Omuzlarımdan tuttu, gözlerimin içine baktı. "Evet!" dedi. "Siz bile öldürürsünüz. Çünkü iktidar olmanın başka yolu yok. Eskiden daha açık yapılıyordu, şimdi daha gizli."
Suçluluk duygusunu yaratmak için yapmanız gereken çok basit; hataları, yanlışları, günah olarak adlandırmak. İsa sürekli şunu der: “Tövbe edin, tövbe edin.” Peki ama niçin? Sırf Adem ile Havva elma yedi diye mi? Sadece tek bir günah var: o da farkında olmamak. Siz bunun için her an cezalandırılıyorsunuz.
Reklam
"Konumumu gönderdim, Beste Hanım." ''Hemen bakıyorum, ben de ona göre size yakın bir yerde yemek yiyeyim." Beste mesaja baktıktan sonra gözlerini kıstı ve telefona döndü. "Size zaten yakınmışım." dedi hafif bir tebessümle, "Alt caddenizdeyim. Yemek yer ve yarım saate orada olurum.'' Sonra duraksadı ve tereddütle devam etti Beste, "Peki siz aç mısınız?" Araz o sırada uykulu gözlerle karanlık salonun duvarına karşıdaki restauranttan vuran lacivert ışık yansımalarıa bakıyordu. "Ben mi?" dedi öksürerek, "Evet ama şimdi kalkıp bir şeyler hazırlarım...'' Beste bir kez daha tereddütle konuşmaya başladı. "Sesiniz çok halsiz geliyor. Alt caddedeyim, dediğim gibi. Yemek alp gelebilirim. Birlikte yeriz. Yani... Size de uyarsa..."' Araz kadının cesareti ve ilgisi karşısında her geçen dakika daha da şaşırıyordu. Her şeyden önce Beste onun doktoruydu, belki de ilgilenmesinin tek sebebi buydu.
Mevlâna Divan-ı Kebir'inde...
"Canınla canım arasında, bundan önce bir geçmiş vardı. orada tanışmıştık biz" Hatırlamıştır hatırlayacak olan. Peki ne olacaktır şimdi? "O bir bakıma susuzluktan ölecek hale gelmiş olan Hacer'in suyu bulduğu yerdedir artık." "Vakti saati gelip çattığında siz onu bilirsiniz. Daima sizin bu yola çıkmanızı kolaylaştıran hadiseler olur."
Timaş
Hala bulutları benzetmelerim, peki siz?
Gökyüzü, her gün yeni biçimler hazırlayarak insanları şaşırtmaya devam ederdi.
Kendisini çağıranlar, bu üç katlı ve ahşap binada olmalıydılar. Allah nasip ederse bu defaki tahmini daha isabetli olacaktı. Yine de, sol taraftaki mezar taşlarının yanından geçerken içinde bir şüphe yok değildi. Açık bırakılmış kapıdan içeri girdiğinde kendini, tavandan sarkan avizedeki onsekiz kandilden çok, kelimelere dökülmesi gayrı kabil bir
Peki ya siz? Uzak ülkelere gittiğiniz zaman yanınızda taşıdığınız hayallerinize hâlâ sahip misiniz? Hayallerinizi koruma olanağınız oldu mu, yoksa bazıları öldü, bazıları da elinizden uçup gitti mi?
Resim